03 Oca 2015
Uzayda yaşadığı olağanüstü tecrübeleri anlatan Musabayev'in en dikkat çekici vurgusu "Astronotlar arasında ateist bulunamaz." oldu. Kazakistan Milli Uzay Ajansı Kazkosmos Başkanı Talgat Musabayev, Tohtar Abubekirov'un ardından uzaya çıkan ikinci Türk astronot. Baykonur Uzay Üssü'nün bulunduğu Kazakistan'da çalışmalara yön verenlerin başında geliyor. 28 Nisan 2004'te insanlık tarihinde bir ilke imza atan Musabayev, uzaya gönderilen ilk turisti (Amerikalı milyoner Denis Tito) taşıyan araca kaptanlık yaptı. Uzayda yaşadığı olağanüstü tecrübeleri Cihan Haber Ajansı'na anlatan Musabayev'in en dikkat çekici vurgusu "Astronotlar arasında ateist bulunamaz." oldu. 1994'te başlayan ilk uzay yolculuğunu aktaran Musabayev, gördükleri ve yaşadıkları karşısında "Allahu Ekber" diye haykırmaktan kendisini alıkoyamadığını belirtiyor. Sovyet döneminde doğup büyüdüğünü hatırlatan Kazak Astronot, "Ateist toplumlarda yetişen insanlar gaybi olaylara pek inanmazlar. Ancak uzayda iken yaşadığım birkaç olay beni şu noktaya getirdi: Uzay, insanoğluna en ikna edici bir yer ve önemli manevî ders vermektedir." diyor. Musabayev, uzaya uçtuğu her seferde, Kur'an-ı Kerim'i yanında götürdüğünün de altını çiziyor. Kazak Talgat Musabayev, Türk dünyasının önemli değerlerinden biri. Kazakistan'ın eski başkenti ve finans merkezi Almatı'nın Kargalı köyünde 1951'de dünyaya gelen Musabayev, astronot olmasını en çok rahmetli babasının istediğini belirterek, "Keşke bugünleri babam da görseydi." diyor. Anne-babasının, adının SSCB'de iki kez halk kahramanı olan ünlü pilot Talgat Bigeldinov şerefine Talgat koyduğunu ifade eden Musabayev, 12 Nisan 1961'de öğrencisi olduğu okulun bahçesinde yankılanan bir anons ile bütün hayatının değiştiğini anlatıyor; "O gün Rus astronot Yuriy Gagarin ilk defa uzaya uçmuştu. Ve bu anons edilince öğretmen ve öğrenciler adeta yerlerinde duramıyorlar ve herkes 'Yaşasın Yuriy Gagarin'. 'Ben Yuriy Gagarin'im' diye çığlıklar atıyorlardı. Herkes kendinden geçercesine sevinçten haykırdığı sırada ben de bir anda gökyüzüne bakarak 'Talgat Musabayev uzaya çıktı' diye haykırdım." Bütün hayatının bundan sonra tamamen değiştiğine dikkat çeken Musabayev, SSCB ve Rusya Federasyonu'nun 79. astronotu. Uzaydan her dönüşünde Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev tarafından karşılanan Musabayev, 1 Temmuz 1994'te yaptığı ilk uçuşuşunda, uzayda 126 gün, 22 saat, 53 dakika, 36 saniye kaldı. 29 Ocak 1998'deki ikinci uçuşunda uzayda 208 gün, 12 saat, 51 dakika, 2 saniye kaldı. 28 Nisan 2004'te insanlık tarihinde bir ilke imza attı. Uzaya gönderilen ilk turisti taşıyan uzay aracına kaptanlık yaptı. Uzayda 8 gün, 22 saat, 4 dakika, 3 saniye kaldı. Toplamda 341 gün, 9 saat, 48 dakika, 41 saniye uzayda kaldı. "YELTSİN VE NAZARBAYEV'DEN ÖDÜL ALDIK" "Astronot olarak, profesyonel başarım Mir Uzay İstasyonu'nda uzun süreli kalmam ve olağanüstü çalışmam diye düşünüyorum." diyen Talgat Musabayev, 1994, 1998 ve 2004'te uzaya gerçekleşen üç seferinde de olağanüstü durumlar meydana geldiğini söylüyor. Musabayev, istasyondaki teknik arızalar, Dünya ile bağlantı problemleri, istasyonun tamamen elektrik enerjisiz kalması gibi sorunlarla mücadele ettiklerini ifade ediyor. İhtiyar Mir İstasyonu'nu hayata döndürmek için çok emek vermek zorunda kaldıklarını ifade eden Talgat Musabayev, uzaydaki bu başarılarından dolayı Yuriy Malençenko ile birlikte Rusya Federasyonu Halk Kahramanı unvanı ile şereflendirilmiş. Rusya'nın Altın Yıldız madalyasını kendilerine dönemin Rusya Devlet Başkanı Boris Yeltsin vermiş. 1995'te ise yine Malençenko ile birlikte Kazakistan Cumhurbaşkanı Nazarbayev'in elinden Kazakistan Cumhuriyeti "Halk Kahramanı" ödülünü almış. Her 3 seferden dönüşünde de uzaya götürdüğü Kazakistan bayrağı, Kazak toprağı dolu kapsül ve Kur'an-ı Kerim'i Nazarbayev'e teslim etmenin mutluluğunu yaşamış. "İLK KEZ KAPAĞI AÇTIĞIMDA KAZAKİSTAN'IN ÜSTÜNDEYDİK" "Cumhurbaşkanı Nazarbayev'in Kazakistan'ı uzay ülkesi yapmak hevesi, benin uluslararası mürettebatın gemi kaptanı olarak 3 uzay uçuşunu yapmamı mümkün kıldı. Dünyada her defasında kendi milli astronotunu karşılayan başka devlet başkanı yoktur." diyerek, minnettarlığını dile getiren Musabayev, Mir Uzay İstasyonu'na 'Soyuz TM-19' uzay gemisiyle, gemi mühendisi olarak 1994'te gerçekleştirdiği ilk uçuşuna ilişkin izlenimlerini şöyle aktarıyor; "İlk uçuşumda açık uzaya toplam 11 saat 7 dakika süresi ile iki çıkış yaptım. Çok fazla heyecan ve duygu vardı. Ama en önemlileri Dünya ile alakalıydı, anavatanla ilgiliydi. Evren ne kadar güzel olsa da, Dünya'nın uzaydan görünüşü gerçek hayranlığa yol açıyor. Bu mavi gezegen kendi canlı sıcaklılığıyla ve ışığıyla insanı hayretler içinde bırakıyor. Yörüngede bulunurken, Dünyalı olduğunu daha çok hissediyorsun, çünkü uzaydan baktığında devlet sınırları görünmüyor. Ama yine de, ben her zaman biliyordum ki, meslektaşlarım tarafından benim profesyonel ve insani özelliklerime göre Kazak milleti hakkında genel bir düşünce oluşacaktı. Çünkü o zamanlarda Kazakların sadece koyunları otlatabileceği düşünülürdü." İlk uçuşunda yaşadığı bir olayı da anlatan Kazak astronot, "İstasyonun giriş kapağını açtığım zaman Kazakistan'ımı gördüm! Öyle denk geldi ki, tam o anda "Mir" istasyonu benim anavatanımın üstünden geçiyordu." dedi. "BAĞLANTIM KOPMUŞTU, UZAY BOŞLUĞUNA SÜRÜKLENECEKTİM" "Biz Ateistler tarafından yetiştirilen insanlar olarak, gayb olaylarıyla ilgili olan söylentilere az inanırdık. Ancak içimde her zaman iman duygusu vardı. Bunu babamdan öğrendim. Uzaya uçtuğum her seferde, Kur'an-ı Kerim'i götürdüğümü biliyorsunuzdur. Tabii o zaman yaptığım tam olarak idrak edilmeyen bir hareketti. Fakat yaptıklarımın hikmetini şimdi tam olarak anlıyorum." diyen Talgat Musabayev, kendisini, "Astronotların arasında ateist bulunamaz." noktasına getiren gizemli hadiseleri şöyle anlatıyor; "Mir Uzay İstasyonu'nda iken bazen uzay aracından çıkıp dışarıda çalışmamız gerekiyordu. Bu çalışmaların birinde bir bölümden diğer bir bölüme geçiş esnasında beni bağlayan kandilisa-bağlantısı kopmuş, ikinci bağlantı elimde kalmıştı. Yani kontrolsüz, serbest, uzay boşluğunda uçuyordum. Şok yaşadım. Ve bu anda bir gücün beni diğer korkuluğa ittiğini hissettim ve öbür korkuluğa bağlanmayı başardım. Uzaydan evime sağ salim döndüğümde, hayatımda ilk defa 'Allahu Ekber' dedim." KISA SAÇLI ASTRONOTUN ÇELİK TARAĞI İkinci seferi esnasında ekibinin başına gelen başka bir hadiseyi ise "Bir anlamda bu bir mucize idi, Allah bizi kurtardı." sözleri eşliğinde Musabayev, şöyle aktarıyor: "İniş için hazırlanıyorduk. Vaktimiz çok daraldı ve artık saniyelerle hesaplanmaya başladı. Ben, Budarin ve Baturin, gemi içine girmeliydik. Ve durup dururken tarağım aklıma geldi. Hepimizde aynı, çelikten yapılmış taraklarımız vardı, benim tarağım ise yünlü uçuş kıyafetimin cebinde bulunmalıydı. Ben ekibimizin çömezi olan Buturin'e tarağımı bulması için talimat verip, geminin istasyondan ayrılması ve inişe geçmesi için hazırlanıyordum. Belli bir zaman geçtikten sonra yanıma uçup, bana tarak uzatarak: 'İşte, kaptan, tarağın. Buldum.' dedi. Baturin'e teşekkür edip, 'Git, kendi tarağını bul!' dedim. 'Ne işime yarar, Dünya'da taranırım!' diyerek şaşkınlık içinde cevap verdi. Gerçekten de saç tipi çok kısaydı. Fakat ben yine de, 'Bul!' dedim. O da bana 'Tamam!' diye cevap verdi. Sonradan kendisinin bana kırıldığını düşündüm. Fakat bu çelik tarak hayatımızı kurtaracaktı. İş teknolojisine göre önceden istasyonun idari bölümüne girip, tüm kapakları kapattık. Bu idari kısmında uçuş kıyafetlerimizi çıkarıp, astronot elbiselerimizi giydik. Önceden gemi mühendisi, sonra araştırmacı-kozmonot, en son da gemi kaptanı elbisesini giyer. Ondan sonra indirilecek gemideki yerlerimize sırayla geçip, teknolojik süreci, gemi ve istasyon geçirgensizliğini kontrol ederiz. Artık istasyona geri dönüş yok. Geri dönülmez bir süreç, yani ayrılma ve inme programı devreye girdi demektir. Bir şey unutmamak için kafamdakileri toparlamaya çalıştım. Gemi evraklarını alıp, gemiye döndüm. Kapağı kapattım. Artık indirilecek uzay aracından idari kısma bile geçiş yoktu. Ve bu anda telaşlı bir anons duydum: 'Kaptan, oksijen hortumunu bağlayamıyoruz.' Baturin'in oksijen hortumu astronot elbisesine bağlanamıyormuş. Bu, iniş esnasında oksijensiz kalması demekti. İndirilecek cihazda, kurallara göre tükenmez kalemden başka hiçbir alet öngörülmemektedir. Hortum girişindeki bir diş yamulmuştu. Bir şey yapmak mümkün değildi. Program devreye girmiş, ayrılma zamanı gelmişti. Birden 'Tarak nerede? O çelikten ya!' dedim. Kendi kıyafetimi kontrol edip, tarağı öbür bölümde bıraktığımı hatırladım. Baturin ise 'Benim tarağım var!' dedi. Gemi evrakları arasından çıkardı. Hortumun dişini tarakla düzeltip takmayı başardım. Artık Baturin'e oksijen temin ediliyordu. O hadiseyle birlikte aklıma, 'Baturin'e tarak hiç de gerekmiyordu. Fakat bu tarağı yanına alması için neden emir verdim? Neden?' sorusu geldi. Tarak olayında, ekibimiz semavi bir güç tarafından, eğitimimiz, hayatımızdaki başarılarımız ve rütbelerimize bakılmaksızın kurtarılmıştık, Allah'a şükrettik. Artık düşündüğüm şey: Astronotların arasında ateist bulunamaz. Uzay insanoğluna en ikna edici bir yer ve önemli manevî ders vermekte." Haber Editör