24 Ara 2015

İskilipli Atıf Hoca, 1874'te İskilip'in Tophane köyünde doğdu. Babası Akkoyunlu aşiretinin İmamoğulları ailesinden  Hasan Kethüdaoğlu Mehmed Ali Ağa, annesi Mekke'den göç etmiş, Arap Ben-î Hattab aşiretinden Nazlı Hanım'dı. Altı aylıkken öksüz kalan Mehmed Atıf, dedesi Hasan Kethüda'nın himayesinde yetişti. İlk eğitimini köyündeki medreseden alan İskilipli Atıf Hoca, daha sonra İskilip'in tanınmış alimlerinden Abdullah Efendi'den fıkıh ve tefsir dersleri aldı. Ailesi istemese de İstanbul’a giderek ilim tahsilini devam ettirdi. Fatih Camii medresesinde ders gören İskilipli Atıf Hoca 1902'de İstanbul müderrisliğine hak kazandı. Fatih medresesinde müderris olarak derslere girerken aynı zamanda Darulfünun Üniversitesine öğrenimine devam etti. Darulfünun'un İlahiyat bölümünden mezun olan İskilipli Atıf Hoca İstanbul Kabataş Lisesi'ne Arapça öğretmenliğine olarak atandı.

Bir eğitimci nazarıyla toplumu inceleyen İskilipli Mehmet  Atıf Hoca  medreselerdeki ve müderrislerdeki eksiklikleri görmüş bunun için  bir rapor hazırlamıştır. Raporunu Maşihat-ı İslamiyye Dairesi'ne sunmuş lakin ters tepkiyle karşılaşmıştır.  Rapor köklü değişiklikler içermesi ve dairedeki bazı makam sahiplerinin çıkarlarına ters düşmesi sebebiyle  Şeyhülislamlık makamına şikayet edildi. Şeyhülislam Mehmet Cemalettin Efendi tarafından önce Bodrum'a daha sonra Kırım'a sürüldü. Kırım'dan Varşova'ya geçen İskilipli Atıf Hoca, sürgün cezası bittikten sonra İstanbul'a döndü. İskilipli  Atıf Hoca, Beyanül'l hak, Sebilürreşad gibi dergilerde yazılar yazdı. İttihatçılarla sürekli karşı karşıya gelen İskilipli  Atıf Hoca, 31 Mart olayından bir hafta önce yazdığı bir yazı nedeniyle tutuklandı. Fakat mahkeme suçsuz olduğuna hükmetti ve serbest bıraktı. İttihatçılar, İskilipli Atıf Hoca'yı devlet dairesinde atmak ve onu eğitimden uzak tutmak için ellerinden geleni yaptılar.

İskilipli Atıf Hoca medreselerde geçici olarak ders vermeye başlar aynı zamanda ittihatçılara karşı İttihad-i Muhammed-i  cemiyeti içerisinde yer alır. Mebus seçilmesi ittihatçılar tarafından engellenir. Mahmut şevket Paşa'nın öldürülmesinde onunda bu işte parmağı vardır denilerek İttihatçılar tarafından suçlanarak Divan-ı Harb'te yargılanır, suçlu bulunup önce Sinop'a daha sonra Çorum-Sungurlu sonra da Boğazlayan'a sürgün edilir. Halka vaaz vermesi ve talebelere ders vermesi yasaklanır. 1.5 yıllık sürgün cezası bittikten sonra İstanbul'a geri döner.

Alemdar ve Mahfel gibi gazete ve dergilerde yazılar yazan İskilipli Atıf Hoca Şeriat Medeniyet-i Mirat'ul İslam gibi eserlerini bu dönemde yazar. Eserlerinde çoğunlukla medeniyet, terakki, eğitim sosyal hayat, İslam nizamı, örtünme, ahlak, hukuk gibi konular üzerinde durur. Siyasi yazılar yazar ve İttihatçıların din-siyaset ayrımına karşı çıkar.

Mustafa Sabri Efendi sayesinde veliaht Vahdettin'le tanışır ve veliahtla kişisel dostluk kurar. Birinci Dünya Savaşı'nın sonunda İttihatçıların ülkeyi terk etmesiyle Atıf Hoca Fatih müderrisliğine geri dönerek başta fıkıh ve tefsir, Arapça dersleri vermeye devam eder. 1918'de hilafet-i aliye ve Medresetül Kudat'ta da dersler verir.

Hürriyet ve İtilaf Partisinin İktidara gelmesi ile İptida medresesinin umum müdürlüğüne getirilmişse de Hürriyet ve itilafçıların İngiliz yanlısı siyaset izlemelerine Alemdar gazetesinde yazdığı yazılarla karşı çıkmıştır.  İskilipli Atıf Hoca Mondros mütarekesine ilk tepkiyi koyanlardanlardır. Yakın arkadaşı Mustafa Sabri Efendi ile birlikte Müderrisin cemiyetini kurar, Mustafa Sabri Efendi'nin şeyhülislamlığa getirilmesinden sonra cemiyetin başkanlığı görevini üstlenir. Cemiyet başlangıçta bir ulema meclisi iken daha sonra Anadolu'nun işgal edilmesinden sonra  ismini Teal-i İslam Cemiyeti olarak değiştirir.

İzmir'in işgal edilmesine karşı ilk karşı beyanname hazırlayan cemiyet Teal-i İslam Cemiyetidir. Bu beyannamede işgalciler eleştirilmiş, yurdun her karış toprağında mücadele edilmesi için çağrı yapılmıştır. Cemiyet kurtuluş olarak halifeye bağlı kalmayı esas almıştı.Çünkü halifelik cemiyete göre İslam'ı ve Müslümanları temsil eden bir makamdı. Halifeliğin işgal kuvvetlerinin eline geçmesi Müslümanlar için bir felaket olurdu, bu nedenle işgalcilere karşı Müslümanlar halifelik çatısı altında tek parça olmalıydılar.

İngilizler iktidardaki Hürriyet ve itilaf Partisi'nden Anadolu'da işgallere karşı direnişe geçen halka  karşı bir fetva yayınlanmasını Şeyhülislamlıktan ister. İskilipli Atıf Hoca bu şekilde bir fetvanın yayınlanmasına karşı çıkar lakin yine de fetva hazırlanır. İskilipli Atıf Hoca ve Tahirül Mevlevi'nin karşı çıkmalarına rağmen fetva cemiyet bildirisi şeklinde yayınlanmak istenir. İskilipli Atıf Hoca bu fetvanın cemiyet adına yayınlanmasına karşı çıkar ve bildiriye imza ve mühür basmaz. Teal-i İslam Cemiyetinin adı kullanılarak uçaklarla atılan bu fetvaya karşı İskilipli Atıf Hoca, Vakit gazetesine bir tekzip yazısı gönderir. 23 Teşrin-i Evvel (Ekim) 1920, (No: 1032 Vakit gazetesinde çıkan tekzip yazısında İskilipli Atıf Hoca memleketin işgali sırasında böyle bir fetvanın yanlış olduğunu ve bu fetvayı kabul etmediğini ve imza koymadığını söyler.)

1922'de Dolmabahçe Sarayında Huzur dersleri verir. Bu dönemde özellikle batılılaşma karşıtı yazılar yazar. Tesettür-ü Şer'i, Din-i İslam'da Men-i Müskirat (İslam dininde İçki Yasağı), Frenk Mukallitliği ve Şapka kitaplarını kaleme alır. Şapka hakkında ki kitabını yazdıktan 1,5 yıl sonra Şapka devrimine muhalefet etmek suçundan tutuklanır. Şevket Süreyya Aydemir, Tahirül Mevlevi, Hasan Tahmilci, kızı Melahat Hanım İskilipli Atıf Hoca'nın Şapkaya muhalefet etmekten tutuklandığını belirtmişlerdir. İskilipli Atıf Hoca 4 Şubat 1926 Perşembe günü sabaha karşı Eski Meclis binasının yakınındaki çarşıda asılarak idam edilmiştir.

Hain Mi Kahraman Mı? İskilipli Atıf Hoca Neden Asıldı ?

Şüphesiz Cumhuriyet tarihinin en çok tartışılan ve merak edilen konularından birisi de İskilipli Atıf Hocanın idam edilme hadisesidir. 26 Aralık 1925'te yazmış olduğu Frenk Mukallitliği ve Şapka risalesini yayımlayan ve dağıtanlarla beraber Ankara'ya gönderildi. 26 Ocak 1926 Salı günü Ankara İstiklal Mahkemesinde yargılandı. Risaleyi kanunun çıkarılmasından 1.5 yıl önce yayımlamış olduğunu,  görüşlerinden vazgeçmediğini  bununla birlikte kanuna karşı bir harekette bulunmadığı bildiren bir ilk savunma yaptı. Mahkeme başkanının şapka ve sarığı karşılaştırarak, ikisinin de bez parçasından ibaret olduğunu söylemesine karşılık, hakimin arkasındaki bayrağı göstererek onun ham maddesinin İngiliz bayrağının ham maddesiyle aynı olduğunu ancak birinin Türk, diğerinin ise İngiliz bayrağı olduğunu söyleyerek cevap verdi.

Savcı, İskilipli Âtıf Hoca için 3 yıl hapis cezası istedi. Mahkeme, müdafaa için bir gün sonraya bırakıldı. Ancak İskilipli Âtıf Hoca savunma haklarından tümüyle vazgeçtiğini belirtti. Ertesi gün, mahkeme reisi Ali Çetinkaya(kel ali), savunma yapmaya gerek görmeyen İskilipli Âtıf'ı idama mahkûm etti. İskilipli Âtıf Hoca 1 hafta sonra Ankara Samanpazarı Meydanı'nda asıldı.

İskilipli Atıf Hoca

İskilipli Atıf Hocadan Tarihe Damga Sözler

‘’Zalim ve katillerle elbette mahşer günü hesaplaşacağız!”

“Sen biliyor musun ki, şapka da bez parçasıdır, fes de, sarık da!” cümlesine, “Evet, biliyorum... Ancak hâkim heyetinin arkasında asılı duran bayrak da bezdendir, İngiliz bayrağı da. Türk bayrağını kaldırıp İngiliz bayrağı asarsanız ne olur!”

Hayatınızı Değiştirecek Bir Film : Kelebekler Sonsuza Uçar

 İskilipli Âtıf Hoca / Kelebekler Sonsuza Uçar ; yönetmenliğini Mesut Uçakan'ın yaptığı  senaryonun Mesut Uçakan’a , müziklerin ise Özhan Eren'e ait 1993 yapımı bir Türk filmidir.  skilipli Mehmed Âtıf Hoca, İskilipli Mehmed adlarıyla bilinen döneminin önde gelen bu isminin, Şapka Kanunu'na muhalefet etmek suçlamasıyla cumhuriyetin kuruluş yıllarında yargılanmasını ve idam edilmesini anlatır.

Diğer öncü şahsiyetlerin, alimlerin ve yazarların hayatını okumak için tıklayınız.