07 Oca 2019
Vakfımız Alparslan Kuytul Hocaefendi'nin  öncülüğünde 2014 yılında evlerini, yurtlarını bırakarak ülkemize gelen Suriyeliler için "Kardeş Aile" projesi başlatmış ve yardıma muhtaç olanlara yardım eli uzatmıştı. Proje kapsamında aileleriden bazıları duygu ve düşüncelerini paylaştı. Uzanan bu yardım elini "asla unutmayacaklarını" dile getirdiler.

 Kardeş Aile Projesi ile Suriyeli kardeşlerimize Ensar olma şerefine eren ve üzülmenin ötesinde bir şeyler yapmanın verdiği huzurla kardeş ailesine ensar olan kardeşlerimiz, bu süreçte gördüklerini, hissettikleri duygularını ve yardım ettikleri ailelerin yüzlerindeki tebessümü bizlerle paylaştılar. Bu kısa ama duygulu hatıraları sizlerle de paylaşmak istedik.

“Savaş Unutulur Ama Bugün Buraya Gelmenizi Asla Unutmayacağız …”

Öncelikle çok kıymetli Alparslan Kuytul Hocam’a başlatmış olduğu ‘Kardeş Aile Projesi’nden dolayı teşekkür ediyor ve saygılarımı sunuyorum.

Türkiye’ye iki hafta önce gelen ve çok zor durumda olan kardeş ailem, iki buçuk aylık hasta olan bebeklerine ilaç almak için vakfımıza başvurmuşlardı. Kendilerine yardımcı olmak için yaşadıkları yere gittiğimizde, bir kebapçının depo olarak kullandığı küçük bir odada kaldıklarını gördük. Odada vakfımızın verdiği eşyalardan başka bir şey olmadığı gibi lavabo ve banyo da yoktu. İhtiyaçları olan şeyleri götürdüğümüzden dolayı öyle mutlu oldular ve o kadar sevindiler ki bayan; “Savaş unutulur, çektiğimiz sıkıntılar unutulur ama bugün sizin buraya gelmenizi asla unutmayacağız. Allah razı olsun…” dedi.

Biraz oturmak ve tanışmak istedik. İlk girdiğimizde odanın ortasında küçük bir kasa ters çevrilmiş, üzerinde ise birkaç tane zeytin, yağ ve tuz vardı. Kendilerini bu halde görünce dayanamadım ve utanarak sordum: “Bunlarla mı kahvaltı yapıyorsunuz?” Yiyecek başka bir şeylerinin olmadığını öğrenince, ağlamamak için kendimi zor tuttum. Eşim de benim gibi çok etkilendi.

Ağızlarından şükrün hiç eksik olmadığı bu aile, o halde bile sürekli “Hamdolsun! En azından üzerimize bombalar yağmıyor, hayattayız” diyorlardı. Allah, o an kalbimize onların muhabbetini koymuştu, eşim (Allah kendisinden razı olsun) evin beyini işe alarak bir nebze de olsun sıkıntılarını hafifletmek istedi. Ancak hâlâ aklımız onlardaydı çünkü kaldıkları yer yaşanılacak bir yer değildi. Onları oradan çıkartmamız ve uygun bir eve yerleştirmemiz lazımdı. Bu niyetle yola çıkınca Rabbimin yardımı kısa sürede geldi ve bir kardeşimiz geçici olarak onları kendi evine aldı ve acil ihtiyaçlarını giderdik. Daha sonra bulduğumuz eve eşyalarda ayarlamak suretiyle kardeş ailemizi taşıdık. Rabbim onlara bir ev nasip etti, bizleri de vesile kıldı elhamdülillah…

Rabbim, bizi ve kardeş ailemizi bu dünyada da ahrette de beraber kılsın ve bize ölünceye kadar zalimin hasmı mazlumun dostu olmayı nasip etsin…(Âmin)

                                                                                                                                                    Metin- Hatice EROL Ailesi

“Başkalarına Yardım Ederken Aslında Kendimize Yardım Ederiz”

Cemaatimizden bazı kardeşlerimiz yönlendirmesiyle hemen iki sokak ötemizdeki Suriyeli bir aile ile tanışmaya gittik. Karşılaştığımız manzara gerçekten yürek yaralayan cinstendi. Bir kadın yedi çocuğuyla beraber tek odalı, duvarları dökülen, bir insanın ancak sığabildiği bir mutfak ile mutfağın bir kısmının da banyo olarak kullanıldığı ve ev demeye dilimizin varmadığı bir yerde betonun üzerine oturmuş, yerdeki kilimi de üzerlerine battaniye yaparak yaşamaya çalışıyorlardı. Biraz konuşunca kocasının ekmek almaya giderken düşen bir bombayla öldüğünü daha sonra da kendi evlerinin yakınına da bomba düşmesiyle yurtlarını terk ederek buralara gelmek zorunda kaldıklarını anlattı. Bir hayırseverin bir aylığına kiraladığı bir evde bir ay kalıp parasızlıktan dolayı o evden çıkmak zorunda kaldıktan sonra iki gün parkta yatmışlar. Daha sonra da hallerine acıyan birisi onları şu anki bulundukları eve yerleştirmiş fakat buradan da on beş gün içinde çıkmaları gerekiyordu. Ne yiyip ne içtiklerini sorduğumuzda, önce söylemek istemediler fakat ısrar edince öğrendik ki yedikleri, yakınlarda kurulan pazar toplandıktan sonra yerde arta kalan yarı çürük meyve ve sebzelermiş. O gece onları bu halde görünce yağmur yağmasına rağmen sokak sokak gezerek, cemaatimizden olan kardeşlerimizden, çok sayıda battaniye ve yatak ile soba, kömür, buzdolabı, gıda maddesi, giyecek temin ettik ve getirdik. Onlara yardımları getirdiğimizde yüzlerindeki ifadeyi belki de hayatımız boyunca unutmayacağız. Bu duyguyu sözlerle anlatmak mümkün değil. Bunu mutlaka tüm kardeşlerimiz yaşamalılar.

Ertesi gün tekrar yanlarına gittiğimizde çocukların günlerdir yıkanmadıklarını fark ettik. Hemen onları kendi evimize davet ederek hepsinin banyo etmesini sağladık. Çocuklardan birisi soğuktan bronşit olmuş, diğeri ise sara hastasıydı bunları da tedavileri için hastaneye götürdük. Şimdi onlar için içinde insan gibi yaşayabilecekleri bir ev ve evin en büyük çocuğuna bir iş arıyoruz.

O insanların hallerini gördükten sonra halimize şükretmenin ne kadar önemli olduğunu ve dünyada insanı en çok mutlu eden şeyin, bir başkasını mutlu etmek olduğunu ve başkalarına yardım ederken gerçekte kendimize yardım ettiğimizi anlamış olduk.

 Erkan – Emine GENÇ Ailesi

“Sizin Bizim Yanımızda Olmanızdan Başka Bir İhtiyacımız Yok!”

Kardeş aile edinmek istediğimde 60 yaşlarında bir teyze ve eşi, bir oğlu, gelini ve çoğu yetim ve öksüzlerden oluşan torunlarıyla kalabalık bir aile ile karşılaştım. Aişe teyze muhacir bir ailenin kızı… Cumhuriyet döneminde Müslümanlara yapılan zulümler karşısında şapka takmak istemeyen babası ve hicabından taviz vermek istemeyen annesi zamanın âlimlerinden Zeynel Âbidin’e danışırlar ve o da kendilerine: ‘İslam’ı yaşayabileceğiniz yerlere Allah için hicret edin’ der. Böylelikle Türk olan ailesi Allah için Halep’e hicret ederler…

Oğlunu, kızını, gelinini, torununu ve akrabalarının bir kısmını Suriye’de kaybeden Aişe teyze ‘Rabbimiz, aileme verdiği hicret şerefini şimdi de bizim için takdir etti’ diyor. Ölen evlatlarından kendisine yadigâr kalan torunlarını yanına alarak Türkiye’ye gelirler. Bombalı saldırıda kızı ile 3 torunu enkaz altında kalır. Çocuklar zorluklarla enkazın altından sağ olarak çıkarılırken anneleri kurtulamaz.

Acılı anne bu olayı bana anlatırken ‘En büyük oğlum parçalanmış olan kızımı elleriyle gömdü’ diyerek gözyaşlarına boğuldu. 2 aydır Halep’teki oğlundan haber alamadığını söyleyen Aişe teyze: ‘Oğlum en son evimize gittiğinde tüm eşyalarımızın çalındığını, bir hafta sonra gittiğinde ise bombalı saldırı sonucu tüm mahallenin yok olduğunu ve evimizden eser kalmadığını’ söyledi. Bombalı saldırı sonucu oğlunun gözleri önünde parçalanarak ölen gelininin tüm aramalara rağmen cesedinden gömebilecekleri bir parça dahi bulamamışlar. ‘Allah yolunda kayıp yoktur’ diyerek duygulanan Aişe teyze, anlattığı her sıkıntısının sonuna içten bir hamd ekliyordu.

Kendilerine nelere ihtiyaçlarının olduğunu sorduğumda; ‘Sizin bizim yanımızda olmanızdan başka bir şeye ihtiyacımız yok’ dedi her defasında… 17 kişinin yaşadığı 2 odalı küçük ve karanlık evlerinde, dillerinden düşmeyen hamdleri, tüm yaşadıklarına rağmen samimi bakışlarıyla kocaman bir ailem oldu. Kardeş ailemin ihtiyaçlarını Rabbimin yardımı ve cemaatimin desteğiyle karşıladık. Onların yanında olmak bana çok şey kazandırdı. Rabbimiz veriyor, biz sadece vesile oluyoruz. Bu süreçte destek olan tüm kardeşlerimizden Allah razı olsun, amellerini katında makbul eylesin… Âmin…

 Hatice GÜREVİN ve Ailesi

Ey hayırseverler! Bize Yardım Edin!

Ahmet her zamanki gibi babasıyla işe gidiyordu, işyerinin olduğu sokağa girdiklerinde sokakta kimse yoktu. Keskin nişancılar geldi, uzaktan vurdular… Ahmed o anda kendisinin şehit olduğunu zannetti. Babasına “beni bırak git” dedi. Çünkü nişancılar babasını hedef almışlar ve onu vurmak istiyorlardı. Babası hızla Ahmet’in yanına geldi, oğlunun her tarafından kan akıyordu. Bağırmaya ve ağlamaya başladı acılı baba: “Ey insanlar! Ey hayırseverler! Bizi kurtarın, bize yardım edin…”

11 hafta yoğun bakımda kalan Ahmet, 40 gün ilaç aldı… Sonrasında doktorlar onunla ilgilenmeye devam edemediler zaten ilaç da yoktu… Ahmet omuriliğinden ve kolundan ciddi yara almıştı. Çünkü kurşun omuzundan girmiş ve kuyruk sokumundan çıkmıştı. Ahmet yürüyemiyor, sürekli yatıyordu. Minderde yatmaktan belindeki delik açılmıştı git gide. Tüm imkânsızlıklar içerisinde Ahmet’in ailesi son çare olarak Türkiye’ye gitmeyi düşündüler.

Ve zorluklar ile Türkiye’ye geldiler. Hiç bir şeyleri yoktu… Paraları yoktu… Nenesinin evinde kaldılar. Daha sonra Türkiye’deki hayırseverler para toplayarak onların 1 aylık kira paralarını ve zaruri ihtiyaçlarını verdiler. Ve Ahmet’in hastalığı için çare aramaya başladılar. Bir şeklide hastaneye götürdüler Ahmet’i. Ameliyat oldu…

Belindeki delik kapanmıştı fakat daha sonra bu kapanan deliğin hemen altında yeni bir delik açılmıştı. Şimdi belinde bir delik var ve fizik tedavisi gerekiyordu. Furkan Eğitim ve Hizmet Vakfı ile tanıştılar. Vakfımızın değerli hocalarından birisi, Ahmet ile bizzat ilgilendi ve tedavisini üstlendi. Artık Ahmet mutlu ve umutlu idi…

Ahmet’in ailesi 10 aydan beri Türkiye’de olduklarını ve gördükleri yardımlardan ötürü her dem Muhterem Hocamız başta olmak üzere vakfın hayırseverlerine dua ettiklerini ve minnettar olduklarını ifade ediyorlar.

Zuhal UYSAK