24 Ara 2015
Güncelleme Tarihi: 25 Mayıs 2021 12:12:26

Kaldırımlar şairi olarak tanınan; eğlenceye düşkün bohem bir hayat yaşarken Arvasi ile tanışmasıyla İslami bir kimliğe bürünen ve bunu eserlerinde de yansıtan Necip Fazıl Kısakürek kimdir? Eserleriyle özellikle şiirleriyle ideal kazandıran Necip Fazıl Kısakürek hayatı ve sözleri, NFK eserleri, hayatının gidişatını değiştiren Necip Fazıl’ın Hocası: Abdülhakim Arvasi, fikri yapısını bütün dünyaya duyurmak maksatlı çıkarmış olduğu Büyük Doğu Dergisi ve Necip Fazıl Kısakürek hakkında merak edilen pek çok konuyu sizler için derledik…

Necip Fazıl Kısakürek Resmi

Necip Fazıl Kısakürek'in Hayatı

Necip Fazıl Kısakürek, 25 Mayıs 1905 tarihinde İstanbul’un Çemberlitaş semtinde dünyaya gelmiştir. Kökeni Maraş olan bir aileye mensuptur.

Necip Fazıl Kısakürek’in babası hukukçu kimliğiyle tanınan Abdülbaki Fazıl Bey; annesi Mediha Hanım’dır. Çocukluğu dedesinin himayesinde geçen Necip Fazıl 4-5 yaşlarındayken okuma yazmayı dedesinden öğrenmiştir. Babaannesi de okuma konusunda Necip Fazıla çok destek olmuş; okuma tutkusunu ona babaannesi kazandırmıştır.

Necip Fazıl Kısakürek

Necip Fazıl Kısakürek şiirleri

EĞİTİMİ

Hareketli ve sıkıntılı bir çocukluk dönemi geçiren Necip Fazıl Kısakürek ilkokul eğitimini çok çeşitli okullarda almıştır. Annesinin vereme yakalaması da sürecin sıkıntılı geçmesinin bir sebebi olmuştur. Eğitimine mahalle mektebinde başlayan Necip Fazıl Kısakürek kısa bir süre sonra Fransız Okuluna geçmiştir. Burada da bir süre eğitim aldıktan sonra 1912 yılında Amerikan Kolejine kaydolmuştur. Sonrasında sırasıyla Emin Efendi mahalle mektebi, İstanbul Reşitpaşa Numune Mektebi ve Vaniköy’deki Rehber-i İttihat okuluna devam etmiştir. En sonunda diplomasını Heybeliada Numune Mektebinden almayı başarmıştı

Buradan sonra Heybeliada Bahriye Okulu’na girmeye hak kazanan Necip Fazıl Kısakürek ilk şiirini de burada yazmaya başlamıştır.

Bahriye Mektebindeyken Yahya Kemal Beyatlı, Ahmet Hamdi Akseki ,Hamdullah Suphi  Tanrıöver gibi tanınmış hocalardan eğitim almıştır.

NFK Bahriye Mektebinden sonra 1921 yılında Darülfünun felsefe bölümüne girmiş fakat tamamlayamadan ayrılmak durumunda kalmıştır. Sonrasında felsefe öğrenmek maksadıyla 1 yıllığına Paris’e gitmiştir. Fakat burada da eğlenceye düşkün hayatı ve birtakım kötü alışkanlıkları sebebiyle eğitimini tamamlayamamış ve Türkiye ye dönüş yapmıştır. Türkiye dönüşünde İstanbul ve Anadolu’da bazı bankalarda müfettişlik ve memuriyetlik yapmıştır. Ayrıca Fransız Mektebinde, Ankara Devlet Konservatuvarında, İstanbul güzel Sanatlar Akademisinde ve Robert kolejinde dersler vermiştir.

Necip Fazıl Kısakürek İslam’dan uzak bir hayat sürdürürken, bundan sonraki hayatına yön verecek olan Nakşi Şeyhi Abdülhakim Arvasi ile tanışmıştır. Necip Fazıl Kısakürek’in Abdül hâkim Arvâsi ile tanışması hayatının dönüm noktası olmuştur. Bu tanışmayı kendi hayatı açısından bir milat kabul etmiştir.

NFK şiirlerinde de Arvasi ile birlikte değişen düşüncelerinin izleri görülmeye başlamıştır. Öyle ki Abdulhakim Arvasiden önce yazmış olduğu şiirleri hiç yazılmamış saymıştır.

Yeni hayatının ilk eseri “Tohum” adlı tiyatro eseri olmuştur. Asıl çıkışını ise “Bir Adam Yaratmak” adlı tiyatrosu ile yapmıştır. Sahnelenen piyes büyük yankı uyandırmıştır. Bu eserde Necip Fazıl Kısakürek’in İslami fikir yapısının etkisini oldukça fazla görmekteyiz.

EVLİLİĞİ

Necip Fazıl Kısakürek 1941 yılında Fatma Neslihan Balaban Hanımla bir evlilik yapmış ve bu evliliğinden 5 çocuğu olmuştur. Evlilikleri boyunca birbirlerine yoğun bir saygı ve muhabbetle bağlanmışlardır. Neslihan Hanım Necip Fazılın zorlu hayatına uyum sağlamaya gayret etmiş her zaman arkasında durmuştur. Hatta Necip Fazıl’ın büyük oğluyla yapılan bir röportajda oğlu, annesi ve babası arasında geçen şu diyalogları aktarmıştır:

Babam ölümünden önce masasını derleyip toplamıştı polisler gelmek üzere diye. Ölmeseydi hapse girecekti. Annem odasına girdi  “nedir bu haliniz?” dedi. Babam; “her an hapse girebilirim?” diye cevap verdi. Annem; “Girin” der demez, babam; “Ama hapiste ölebilirim” diye mırıldandı. Annemin karşılığı ne oldu dersiniz: “Ölün! Gerekirse ölün! Böyle bir eser yüzünden hapse girmeniz bile ebedi kurtuluşunuzdur” Sonra babam masasında tekrar yazmaya devam etti…

VEFATI

Necip Fazıl Kısakürek 25 Mayıs 1983 günü çilehane dediği bu dünyadan ayrılmıştır. 79 yıllık bir hayattan geriye eserleriyle, fikirleriyle büyük bir miras bırakmıştır.

Necip Fazıl Kısakürek’in kabri İstanbul’da Eyüp Sultan Mezarlığı’nda bulunmaktadır.

Büyük Doğu Dergisi

Necip Fazıl Kısakürek 1943 yılından itibaren siyasi görüşlerini bildirmek maksadıyla yazılar yazmaya başlamıştır. Bu yazıları kamuoyuna duyurmak amaçlı 17 Eylül 1943 tarihinde Büyük Doğu Dergisini yayıma kazandırmıştır. Dergi ismini necip Fazıl ‘ın yazmış olduğu Büyük Doğu Marşı’ndan almıştır. İlk başta dergide ünlü şahısların yazıları yer alsa da sonrasında Necip Fazıl’ın yazıları büyük oranda yer kaplamıştır. Necip Fazıl Kısakürek bu yazılarını dergide yayımlarken pek çok takma ad kullanmıştır:   B.A.B, İstanbul Çocuğu, BÜYÜK DOĞU, Fa, Tenkitçi, N.F.K., ?, Ne-Mu, Ahmet Abdülbaki, Abdinin Kölesi, HA.A.KA, Adıdeğmez, Bankacı, Be-De, Prof. Ş. Ü., Dilci, İstanbullu, Muhbir, Dedektif X Bir.

Büyük Doğu Dergisi o dönemde yayımlanan tek İslamcı dergi olarak bilinmektedir. Dergi Necip Fazıl’ın siyasi görüşleri ve İslami söylemlerinden dolayı pek çok kez kapatılmıştır. Derginin kapatılmasıyla birlikte Necip Fazıl Kısakürek de  pek çok kez tutukluluk süreci yaşamıştır. Bu olumsuzluklara rağmen Büyük Doğu Dergisi uzun bir süre yayım hayatında kalmıştır.

Necip Fazıl’ın Hocası: Abdülhakim Arvasi

Van’da dünyaya gelen Abdülhakim Arvasi ‘nin soyu annesi yoluyla Abdülkadir Geylani’ye kadar uzanır.

 Arvasi ailesinin en büyük oğlu Molla Muhammed bir zamanın ardından  Van'a gelip  yüksek dağlar arasında bir köy inşa etmiş, bu köyde büyük bir dergâh ve iki katlı bir cami inşa ederek oraya Arvas adını vermişti. Kādirî tarikatına bağlı olarak faaliyetlerine devam eden ve "Arvas seyyidleri" diye bilinen aile, altı yüz elli yıldır varlığını devam ettirmektedir. Bugün de hala Arvasi ailesi varlığını sürdürmektedir.

  Abdülhakim Arvasi Irak’ın bilinen âlimlerinden icazet almıştır. Ailesinden kendisine kalan servetle medrese kurup büyük bir kütüphane inşa etmiş ve burada 20 yılı aşkın bir süre dersler vermiştir…

Necip Fazıl’ın Arvasi ile tanışması onun hayatında bir dönüm noktası olmuştur. Necip Fazıl hocası olan Arvasi ‘den şu şekilde bahseder:

  “Benim kurtarıcım, müjdecim, mürşidim, şeyhim, nurum, ruhum, canım, topyekûn hayatım...”

Necip Fazıl Kısakürek , Abdülhakim Arvâsî ile tanıştıktan sonra sanatını ve tüm eserlerini İslamî çizgiye kaydırarak yazmaya başlamış, yazdıklarını Allah için sanat anlayışı ölçüsünde kaleme almıştır. Özellikle sanatın sadece Allah’ı arama ve bulma işi olduğunu “Sanat” adlı şu şiirinde dile getirmiştir:

   “Anladım işi, sanat Allah’ı aramakmış;

   Marifet bu gerisi yalnız çelik-çomakmış…”

NECİP FAZIL KISAKÜREK VE HAPİS HAYATI

    Necip Fazıl Hayatı özellikle gerçek manada İslam ile tanışmasından sonra yazdığı eserler ile verdiği mücadele sonucu hapishanelerde çile ile geçen bir hayat olmuştur. Kendisi de yaşadığı dünya hayatını ‘çilehane’ olarak tanımlamıştır. Ve yine yazmış olduğu şiirlerini topladığı kitap   ‘ÇİLE’  adlı kitabı da yaşamış olduğu hayatın bir özetini gözlerimiz önüne sermektedir. Necip Fazıl’ın mahkûmiyet sürecini şu şekilde özetleyebiliriz:

  • 21 - 22 Aralık 1943 tarihlerinde yazdığı siyasi bir yazı sebebiyle Erzurum'da bir gün hapis yattı.
  • 9 Haziran 1947 - 5 Ağustos 1947 tarihleri arasında ise Türklüğe Hakaret suçundan yaklaşık 2 ay tutuklu kalmıştır. Davanın gerekçesi ise Rıza Tevfik'e ait "Sultan Abdülhamîd'in Ruhaniyetinden İstimdat" şiirinin Büyük Doğu'da yayımlanmasıydı.
  • 21 Nisan 1950 - 15 Temmuz 1950 tarihleri arasında Büyük Doğu'da yayıma giren Altıparmak isimli yazıda Hükümetin manevî şahsiyetini tahkir ve tezyif ettiği gerekçesiyle 3 ay 25 gün tutuklu kaldı.
  • 31 Mart - 18 Nisan 1951 tarihleri arasında medyaya kumarhane baskını diye geçen komplo sonucu 19 günlük bir süre hapis yattı.
  • 12 Aralık 1952 - 30 Eylül 1953 tarihleri arasında ise yazdığı bir yazı sebebiyle 9 ay 12 gün mahkûm olmuştur.
  • 30 Eylül 1953 - 2 Arlık 1953 tarihleri arasında ise Ahmet Emin Yalman’a Hüseyin üzmez tarafından düzenlenen suikast sebebiyle 64 gün tutuklu kaldı.
  • 24 Haziran 1957 - 25 Şubat 1958 tarihleri arasında Fuat Köprülü'ye hakaret ettiği gerekçesiyle 8 ay 4 gün cezaevinde yattı.
  • 26 Mart 1959 - 29 Mart 1959 arasında ise yine yazıları nedeniyle İstanbul'a dönerken Bolu Dağı mevkiinde alınarak Sultanahmet Cezaevi'nde üç gün kalmıştır.
  • 1960 darbesinden hemen sonra ise Ankara'dan İstanbul'a dönen Necip fazıl 6 Haziran 1960'ta tutuklanmış, 15 Ekim'e kadar önce Davut Paşa’da ardından Balmumcu ‘da tutulmuştu. Buradan çıktığı gün ise kesinleşen diğer cezası sebebiyle yine cezaevine götürüldü.

Necip Fazıl Kısakürek'in Eserleri

Necip Fazıl Şiirleri

Örümcek Ağı (1925), Kaldırımlar (1928), Ben ve Ötesi (1932), 101 Hadis (1951), Sonsuzluk Kervanı (Ankara 1955), Çile (1962), Şiirlerim (1969), Esselâm -Mukaddes Hayattan Levhalar- (1973), Öfke ve Hiciv (1988).

Tiyatro ve Senaryo Romanı

Tohum (1935), Bir Adam Yaratmak (1938), Künye (1938), Sabır Taşı (1940), Para (1942), Vatan Şairi Namık Kemal (1944), Nâm-ı Diğer Parmaksız Salih (1949), Reis Bey (1964), Ahşap Konak (1964), Siyah Pelerinli Adam (1964), Ulu Hakan Abdülhamid Han (1969), Yunus Emre (1969), Mukaddes Emanet (1971), Senaryo Romanları (1972)

Hikâye ve Roman

Meşum Yakut (1928), Birkaç Hikâye Birkaç Tahlil (Ankara 1933), Ruh Burkuntularından Hikâyeler (1965), Hikâyelerim (1970), Aynadaki Yalan (1980), Kafa Kâğıdı (1984).

Hâtıra

Cinnet Mustatili (1955), Büyük Kapı (1965), Yılanlı Kuyudan (1970), Hac’dan Çizgiler, Renkler ve Sesler ve Nur Mahyaları (1973), O ve Ben (1974), Bâbıâli (1975).

Din-Tasavvuf

Halkadan Pırıltılar (1948), O ki O Yüzden Varız (1961), İman ve Aksiyon (1964), Hazret-i Ali (1964), Peygamber Halkası (1968) Çöle İnen Nur (1969), Son Devrin Din Mazlumları (1969), Nur Harmanı (1970), Doğru Yolun Sapık Kolları (1978), İman ve İslâm Atlası (1981), Batı Tefekkürü ve İslâm Tasavvufu (1982).

Deneme, Fıkra, Siyasî-Tarihî İnceleme

Çerçeve (1940),   Müdafaa (1946),   Maskenizi Yırtıyorum (1953),  At’a Senfoni (1958),  Büyük Doğu’ya Doğru (1959), Türkiye’de Komünizma ve Köy Enstitüleri (1962), Ulu Hakan Abdülhamid Han (1965, 1970),  Büyük Mazlumlar (1966), Türkiye’nin Manzarası (1968, 1973), Tanrıkulu’ndan Dinlediklerim (I-II, 1968), Bin Bir Çerçeve (I-V, 1968-1969), Vahîdüddin (1968), İdeolocya Örgüsü (1968), Benim Gözümle Menderes (1970), Tarihimizde Moskof (1973), Rapor (I-XIII, 1976-1980), Yolumuz, Halimiz, Çaremiz (1977), İhtilâl (1977), Yeniçeri (1977), Sahte Kahramanlar (1984)

Fazıl Kısakürek Şiirleri

Necip Fazıl Kısakürek şiirleri de 2 döneme ayrılmıştır. Necip Fazıl özellikle hocası Arvasi ile tanışmadan önceki şiirlerinin kendisine mal edilmesini istememiştir.

Dayan Kalbim

Seni dağladılar değil mi kalbim,
Her yanın, içi su dolu kabarcık.
Bulunmaz bu halden anlar bir ilim;
Akıl yırtık çuval, sökük dağarcık.

Sensin gökten gelen oklara hedef;
Oyası ateşle işlenen gergef.
Çekme üç beş günlük dünyaya esef
Dayan kalbim üç beş nefes kadarcık!

TAM 30 YIL

Tam otuz yıldır saatim işlemiş, ben durmuşum;
Gökyüzünden habersiz, uçurtma uçurmuşum…

O ERLER Kİ ŞİİRİ

O erler ki, gönül fezasındalar,
Toprakta sürünme ezasındalar.
Yıldızları tesbih tesbih çeker de,
Namazda arka saf hizasındalar.
İçine nefs sızan ibadetlerin,
Birbiri ardınca kazasındalar.

AĞLAYAN ÇOCUKLAR

Kafesli evlerde ağlar çocuklar,
Odalarda akşam olurken henüz.
O zaman gözümün önünde parlar,
Buruşuk buruşuk, ağlayan bir yüz.

Ne vakit karanlık kaplasa yeri,
Başlar çocukların büyük kederi;
Bakınır, korkuyla dolu gözleri:
Ya artık bir daha olmazsa gündüz?

Gittikçe kesilir derken sedalar,
Gece; bir siyah el gözümü bağlar;
Duyarım, içime sığınmış, ağlar,
Bir ufacık çocuk, bir küçük öksüz..

Necip Fazıl Kısakürek Sözleri

Okuyanı derinden etkileyen özel olarak seçilmiş Necip Fazıl sözleri…

  • Ya İslam'la yükselir ya inkârla çürürsün. Bu yol mezarda bitmiyor, gittiğinde görürsün.
  • Tereddüt edersen bacakların seni taşımaz... "Yürüyeceğim" de bas ve yürü...
  • Bir namazım, bir duam, birde eski seccadem, hepsi hepsi bu kadar, işte benim sermaye.
  • Benim istediğimi Allah istemiyorsa konu kapanmıştır.
  • Ya Rab sükûtumu en güzel duam eyle!
  • Ya İslam ile yükselir, ya inkârla çürürsün, bu yol mezarda bitmiyor, gittiğinde görürsün
  • Ya Allah'a baş eğer hiç kimseye eğmezsin, ya da herkese baş eğer hiçbir şeye değmezsin.
  • Hep olmadan hiç olmaz, hiçin ötesinde hep; Bu mu dersin, taşlarda donmuş sükûta sebep?
  • Olunmayacak her şeyle olabilecek her şeyin kefalet ve keyfiyeti İslam’da, her şey İslam’da!
  • Dağı tanıyan, nasıl tanımaz uçurumu? Mademki yükseliş var, iniş olmaz olur mu?
  • Anladım işi; Sanat Allah’ı aramakmış, Marifet bu, gerisi yalnız çelik çomakmış.
  • Sen ki, beş vakit namaz kibriyle ferahtasın, Günahın yok sanırken en büyük günahtasın!
  • Sadece Allah’a inan gerisi inanılacak gibi değil…


Necip Fazıl Kaldırımlar şiiri

Kaldırımlar şiiri Türk Edebiyatında Necip fazıl’ın Kaldırımlar şairi olarak tanınmasına vesile olacak kadar önemli bir yere sahiptir. 3 bölümden oluşan uzun bir şiirdir. Şiirin bütününe bakıldığında ana konu olarak “yalnızlık” konusunu ele alır.

Kaldırımlar

Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında;
Yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum.
Yolumun karanlığa saplanan noktasında,
Sanki beni bekleyen bir hayal görüyorum.

Kara gökler kül rengi bulutlarla kapanık;
Evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar.
İn cin uykuda, yalnız iki yoldaş uyanık.
Biri benim, biri de serseri kaldırımlar.

İçimde damla damla bir korku birikiyor;
Sanıyorum, her sokak başını kesmiş devler…
Üstüme camlarını, hep simsiyah, dikiyor;
Gözüne mil çekilmiş bir ama gibi evler.

Kaldırımlar, çilekeş yalnızların annesi;
Kaldırımlar, içimde yaşamış bir insandır.
Kaldırımlar, duyulur, ses kesilince sesi;
Kaldırımlar, içimde kıvrılan bir lisandır.

Bana düşmez can vermek, yumuşak bir kucakta;
Ben bu kaldırımların emzirdiği çocuğum!
Aman, sabah olmasın, bu karanlık sokakta;
Bu karanlık sokakta bitmesin yolculuğum!

Ben gideyim, yol gitsin, ben gideyim, yol gitsin;
İki yanımdan aksın, bir sel gibi fenerler.
Tak, tak, ayak sesimi aç köpekler işitsin;
Yolumun zafer takı, gölgeden taş kemerler.

Ne sabahı göreyim, ne sabah görüneyim;
Gündüzler size kalsın, verin karanlıkları!
Islak bir yorgan gibi, sımsıkı bürüneyim;
Örtün, üstüme örtün, serin karanlıkları.

Uzanıverse gövdem, taşlara boydan boya;
Alsa buz gibi taşlar alnımdan bu ateşi.
Dalıp, sokaklar kadar esrarlı bir kuyuya,
Ölse, kaldırımların kara sevdalı eşi…

II

Başını bir gayeye satmış bir kahraman gibi,
Etinle, kemiğinle, sokakların malısın!
Kurulup şiltesine bir tahtaravan gibi,
Sonsuz mesafelerin üstünden aşmalısın!

Fahişe yataklardan kaçtığın günden beri,
Erimiş ruhlarınız bir derdin potasında.
Senin gölgeni içmiş, onun gözbebekleri;
Onun taşı erimiş, senin kafatasında.

İkinizin de ne eş, ne arkadaşınız var;
Sükût gibi münzevî, çığlık gibi hürsünüz.
Dünyada taşınacak bir kuru başınız var;
Onu da, hangi diyar olsa götürürsünüz.

Yağız atlı süvari, koştur, atını, koştur!
Sonunda kabre çıkar bu yolun kıvrımları.
Ne kaldırımlar kadar seni anlayan olur...
Ne senin anladığın kadar, kaldırımları...

III

Bir esmer kadındır ki, kaldırımlarda gece,
Vecd içinde başı dik, hayalini sürükler.
Simsiyah gözlerine, bir ân, gözüm değince,
Yolumu bekleyen genç, haydi düş peşime der.

Ondan bir temas gibi rüzgâr beni bürür de,
Tutmak, tutmak isterim, onu göğsüme alıp.
Bir türlü yetişemem, fecre kadar yürür de,
Heyhat, o bir ince ruh, bense etten bir kalıp.

Arkamdan bir kahkaha duysam yaralanırım;
Onu bir başkasına râm oluyor sanırım,
Görsem pencerelerde soyunan bir karaltı.

Varsın, bugün bir acı duymasın gözyaşımdan;
Bana rahat bir döşek serince yerin altı,
Bilirim, kalkmayacak, bir yâr gibi başımdan...

Necip Fazıl Çile Eseri

Necip Fazıl Kısakürek’in hocası Nakşibendi Şeyhi Abdülhakim Arvasi ile tanışmasından sonra yazmış olduğu İslami literatürdeki şiirlerini toplamış olduğu eserdir. Daha sonrasında Çile kitabı için bu kitapta toplamış olduğu eserlerin dışında kalanları kendisine mal edilmemesini istemiştir.

Necip Fazıl Kısakürek’in  vefatına yakın yıllarda yazdığı ve vefatının ardından kitabına eklenilenlerle birlikte Çile kitabında 173 şiir, ayrıca kendisinin “noktalama” adını verdiği 213 beyit yer almaktadır.

Öncü Şahsiyetlerin hayatını okumak için tıklayınız...