Ramazan ayı henüz bitmiş bedenimiz oruca alışmış ve kalbimiz nura erişmişken Efendimiz (sav) biz ümmetine bir fırsat kapısı açmıştır. Bu sebeple hem Ramazan ayının tesiri üzerimizde olup hem de yıl içinde manevi atmosferi koruma yolları açılmıştır. Allah (c.c.) kullarına merhametini onların amellerini on misliyle kabul ederek göstermiştir ve kullarına Şevval ayını bir vesile kılmıştır.
Allah Rasulu (sav) birçok hadisinde orucu övmüş ve onun sadece Ramazan ayına ait olmadığını bize bildirmiştir. Nitekim bir hadiste:
“Oruç, cehennem ateşinden koruyan bir kalkandır.” (Buhari)
buyurarak oruç ile kendimizi haramlardan savunmamız gerektiğini öğütlemiştir. Rasulullah (sav), Ramazan ayından sonra Şevval ayında altı gün tutulacak nafile orucunun bir sene oruç tutmuş gibi sevaba vesile olacağını duyurmuş, bu yüzden de bir ay Ramazan orucu tutanlar, şevvalde altı gün oruç tutmakla bütün seneyi oruçlu geçirmiş olma sevabını kaçırmak istememişlerdir. Bu konudaki hadisleri ve yorumunu şöyle ifade edebiliriz:
Ebu Eyyûb el-Ensâri (r.a) şöyle dedi: “Rasulullah (sav): ‘Herkim Ramazan orucunu tutar sonra ona Şevval ayından altı gün oruç eklerse, bu sene orucu tutmuş gibidir’ buyurdu.” (Müslim, Sıyam: 204; Tirmizi, Savm: 53; Ebû Davud, Savm: 58)
Demek ki, bir aylık Ramazan orucundan sonra Şevval’de de altı gün oruç tutarak orucunu otuz altıya çıkaran kimse, bütün seneyi oruçlu geçirmiş gibi sevap almaktadır.
Şevval Orucunun faziletiyle alakalı Süfyan-ı Sevri şunları söylemiştir:
Ben Mekke-i Mükerreme’de üç sene oturdum. Mekkelilerden bir kimse her gün Haremi Şerif’e gelir, tavaf eder, namaz kılar ve bana selam verip giderdi.
Gel zaman, git zaman, ben bu kişi ile tanıştım. Dostluğumuz daha da ilerledi, samimiyetimiz arttı.
Bir gün o kimse beni yanına çağırdı ve dedi ki: “Şayet senden evvel ölürsem, o vakit kendi ellerinle beni yıka, namazımı sen kıldır ve beni defneyle. İlk gece de beni terk etmeyip kabrimde geceleyerek, münkereynin (Kabre gelerek soru soran iki melek) sual sorması anında bana devamlı Tevhidi telkin et, diye vasiyette bulundu.
Ben de o kimsenin dediklerini yapmayı kabul ettim.
Bir zaman sonra o kimse vefat etti. Ben de, bana yaptığı vasiyete uyarak verdiğim sözü yerine getirdim. Defin işi de bittikten sonra, kabrinde gecelemeye karar verdim. Çünkü buna da söz vermiştim.
O gece kabri beklerken bana bir ağırlık çöktü, hafifçe dalmışım. O gece uyku ile uyanıklık arasında iken bir ses kulağıma çalındı:
Ya Süfyan! Beni korumana ve senin telkinine ihtiyaç kalmadı.
Artık sen gidebilirsin, diye bir ses işittim. O zaman ben de kendisine sordum:
Ne sebeple bu lütfe eriştin, bu fazilete nail oldun? Cevaben dedi ki:
Ramazanı Şerif’in orucunu tutup, Şevval’den altı gün daha ekleyerek oruç tutmam sebebiyle.
O zaman ben uyandım. Yanımda kimseyi görmedim. Gördüğüm bu zuhurata tabi olayım mı, olmayayım mı, tereddüt geçirdim.
Abdest aldım, iki rekât namaz kıldım, tekrar uyudum. Böylece hafiften gelen sesi üç kere duydum. Anladım ki bu Rahmânîdir.
Şeytandan değildir. O zaman kabrin yanından ayrıldım. Şevval orucunun fazîletini, yardımını böylece kavramış oldum ve şöylece dua ettim:
“Ya Rabbi! Beni Ramazan Ayı’nın orucuna ve Şevval’den (Ramazanı Şeriften sonra gelen ay) altı gün oruç tutmaya muvaffak kıl” ve Allah-u Teâlâ beni bu işe muvaffak kıldı ve bunu bana nasip etti.”
Yine Efendimiz (sav) Şevval ayı orucunu şu şekilde övmüştür:
Ramazandan sonra Şevval ayında da 6 gün oruç tutan anasından doğduğu günkü gibi günahsız olur. [Taberani]
Ramazandan sonra Şevval ayında tutulan altı günlük oruçla kişinin, bir yılı oruçlu geçirmiş gibi olmasını, Âlimler; Hz. Ebu Hureyreden rivayet edilen
"Âdemoğlunun her ameli katlanır. (Zira Cenabı Hakk’ın bu husustaki sünneti şudur:) Hayırlı ameller en az on misliyle yazılır, bu yedi yüz misline kadar çıkar.” (Kütübi-sitte/3082)
hadisi şerifine dayandırarak şu şekilde bir sonuca varmışlardır: Ramazanda tutulan otuz gün oruca şevvalde tutulan altı gün oruç eklenince toplam otuz altı gün eder ki bunu amellere verilen en az sevap olan on ile çarpınca üç yüz altmış yapar bu da ay takvimine göre yaklaşık olarak bir seneye denk gelmektedir. Dolayısıyla hadisin işaret ettiği sırrın bu olduğu düşünülmüştür. En doğrusunu Allah bilir. Aslında bu gibi manevi konularda esas olan, o işi ihlâsla yapmak, büyük bir gönül arzusu ile talip olmaktır. Bazen öyle oruçlar olur ki, tutanın gönlünde beslediği derin ve safi ihlâs yüzünden üç yüz altmış gün değil, belki üç yüz altmış senelik nafile oruç sevabını alabilir. İhlâs ile kim ne isterse Rabbimiz onu verebilir. Bu bir niyet ve samimiyet meselesidir.
Bazı âlimler, bu altı gün orucun vakit geçirmeden, bayramdan sonra hemen tutulmasının iyi olacağını bildirmişlerdir
Ayrıca bu ayda veya başka vakitlerde tutulan nafile veya kaza oruçlarını pazartesi ve perşembe günleri tutmak daha iyidir. Çünkü hadis-i şerifte peygamberimiz şöyle buyurmuştur:
"Ameller, pazartesi ve perşembe günleri arz olunur. Ben de amelimin oruçlu iken arz olunmasını isterim." [Tirmizi 97]
"Pazartesi ve perşembe, günahların affedildiği gün olduğu için oruç tutuyorum." [Müslim]
Bu orucun arka arkaya olması şart değildir, Şevval ayı içinde olması yeterlidir. Ancak İmam Şafi ve İbn Mübarek peş peşe tutmanın müstehap olduğunu belirtmişlerdir. İmam Ahmed Bin Hanbel ise peş peşe tutmak ile ayrı ayrı tutmak arasında bir fark yoktur demiştir. Bu şekilde âlimlerimiz çeşitli görüşleri ortaya atarak bizlere yol göstermişlerdir. Bir de kişinin kaza orucu varsa, Şevval orucu yerine kaza oruçlarını tutmasının da uygun olacağı söylenmiştir. Bir an önce borçtan kurtulmayı düşünmek elbette çok yerindedir. Ancak borcu sonra da tutabilirim diye de düşünebilir. Bu bir tercih meselesidir. Her ikisi de caizdir.
Haramların her yanı kapladığı günümüzde sevaba ihtiyacımız o kadar çoktur ki Peygamberimizin bize müjdelediği bu sevap kapılarını değerlendirmek elbette ki çok yerinde bir davranış olacaktır. Rampa çıkan arabanın benzine çok ihtiyaç duyması gibi haramlar içinde İslam’ı yaşamak için çaba sarf eden Müslümanlar ve İslam uğrunda çalışan dava adamları da bu yolda ki zorluklara katlanmak için benzin olarak görülebilecek bu gibi amellere de büyük ihtiyaç duymaktadır. Bu vesileleri en güzel şekilde değerlendirmek yolun zorluklarını bir nebze olsun kolaylaştıracaktır.
Efendimiz bizi bu vesilelere teşvik etmek için birtakım hadisler buyurmuştur:
"Kim Ramazan ve Şevval ayını oruçlu geçirirse cennete girer." (Müsned)
Bu müjde ve teşviklere icabet etme duası ile.