28 Eki 2020

Vakfımızın kapılarına 2018 yılının Ocak ayında şafak baskınıyla kilit vurularak faaliyetlerinden men edildi. 2 Şubat 2018 tarihinden bu yana kayyum idaresinde kapalı durmaya devam eden vakfımız 1000 gündür hayır hizmetlerine devam edemiyor. 

 Bugün 1000. gününde kapıları kapalı bir şekilde bekleyen ve tüm hayırlı işlerden men edilen vakfımız adına iddia edilen olumsuz her itham iftira olmaktan öteye gidememiş, hiç bir iddia kanıtlanamamıştır. Suç işlemekle itham edilen vakfımızın asıl gayesi; hakiki imana ulaşmış, ibadete düşkün, ahlak sahibi ve Allah Azze ve Celle’nin yeryüzünde hâkimiyeti için meşru yollarla mücadele eden, hayırlı işlerde toplumuna öncülük yapacak öncü bir nesil yetiştirmektir. Bu yönüyle amacı ve gayesi gayet açık olan vakfımız kurulduğu 1994 yılından beri bu gayeye yönelik faaliyet ve hizmet çalışmalarına aralıksız olarak devam etmiştir.

Hepimizin malumudur ki İslam, Müslümanları yaşadığı toplumun gidişatından sorumlu tutmuştur. Bu sebeple de iyiliği emretmeyi, kötülükten sakındırmayı farz kılmış ve bundan kaçınmayı şiddetle yasaklamıştır. Vakfımız; İslam’ın emri, peygamberimizin sünneti olan davet vazifesini yerine getirmek için de çalışmıştır.

Buna yönelik olarak da çeşitli faaliyetlerde bulunan vakfımız 23 yıl boyunca İslami konferanslar, hayır kermesleri, talebelere burs, ihtiyaç sahibi ailelere yardım, tefsir, siyer, hadis gibi ilmi dersler, gençlere yönelik etkinlik ve seminerler, yaz programları, kardeşlik geceleri, artan boşanmaları azaltmak için aile eğitim seminerleri gibi birçok faaliyete imza atmıştır.

Bu hizmetlerine 28 Şubat süreci gibi ülkemizin zor ve fırtınalı geçen dönemlerinde bile devam eden vakfımızın faaliyetleri ne yazık ki son 5 buçuk yıldır çeşitli engellemelere maruz kalmış ve son olarak 30 Ocak 2018 günü bir terör örgütüne baskın yapar gibi, sabaha karşı yapılan bir operasyonla vakfımızın kapısına kilit vurulmuştur.

Vakfımızın suçu, İslam’ın emrini, Peygamberimizin sünnetini yerine getirmeye çalışmak mıdır? Allah’ın emrini yerine getirmek ne zamandan beri bu ülkede suç haline gelmiştir? Vakıf binamız, 30 Ocak’tan bugüne öksüz ve yetim kalmıştır. Hayır ve yardım bekleyen yüzlerce insan boynu bükük bırakılmıştır. İslam’ı öğrenmek için bu kapıdan içeri girenler kapının dışında bırakılmış, vakfın faaliyetlerinden istifade eden birçok insan mağdur edilmiştir. Bize ve vakfımıza bunu yapanlara şu ayeti kerimeyi hatırlatmak istiyoruz: “Allah’ın mescidlerinde O’nun isminin anılmasını engelleyenden ve bunların yıkılmasına çalışandan daha zalim kim olabilir? …Onlar için dünyada bir aşağılanma, ahirette büyük bir azap vardır.”

Vakfımızın yapmış olduğu faaliyetler sadece İslam’ın emri olmayıp, geçmişi 6 asra dayanan bir gelenektir. Atalarımız da hayır amaçlı vakıflar kurmuş ve bu vakıflar aracılığıyla hayırlı hizmetlerde bulunmuşlar ve toplumun faydasına hizmet eden bu müesseselere verilecek zararlara karşı şiddetli uyarılar içeren beddualar hazırlayıp, vakıflarına asmışlardır.

Biz de Furkan gönüllüleri olarak, yaklaşık 1000 gündür hayır kapımıza kilit vuranlara tüm vakıflarda asılı bulunan Kanuni Sultan Süleyman’ın vakıf bedduası ile sesleniyoruz:

“Allah’a ve Ahiret gününe inanan, güzel ve temiz olan Hazreti Peygamberi tasdik eden; Sultan, Emir, Bakan, küçük veya büyük herhangi bir kimseye; bu vakfı değiştirmek, bozmak, nakletmek, eksiltmek, başka bir hale getirmek, iptal etmek, işlemez hale getirmek, ihmal etmek ve tebdil etmek helal olmaz. Kim onun şartlarından herhangi bir şeyi veya kaidelerinden herhangi bir kaideyi bozuk bir yorum ve geçersiz bir yöntemle değiştirir, iptal eder ve değiştirilmesi için uğraşır, fesh edilmesine veya başka bir hale dönüştürülmesine kastederse, haramı üstlenmiş, günaha girmiş ve masiyetleri irtikap etmiş olur. Böylece günahkârlar alınlarından tutularak cezalandırıldıkları gün Allah onların hesabını görsün.

Mâlik onların isteklisi, zebaniler denetçisi ve cehennem nasibi olsun. Zira Allah’ın hesabı hızlıdır. Kim bunu işittikten sonra, onu değiştirirse onun günahı, değiştirenler üzerindedir. Kuşkusuz Allah, iyilik edenlerin ecrini zayi etmez…”

Temelleri takva üzere atılmış bir binayı, bir ilim yuvasını, içinde Allah’ı birleyerek samimiyetle ibadet edilen bir mescidi, düşkünlerin, fakirlerin imdadına yetişen bir yardım kuruluşunu bütün bu hayırlardan men etmenin elbet bir hesabı var!
Hesap görücü olarak Allah yeter!