Bu yazımızda sizler için Hz. İbrahim kimdir? İbrâhîm Paygemberin Hayatı, kıssası, mucizeleri, duası ve İbrâhîm(a.s.)'in tevhid inancına nasıl ulaştığına, zalim Nemrud'a ve putlara karşı mücadelesine yer verdik. Hazret-i ibrâhîm yeryüzünde şirkin belini kırarak tevhidi mücadelenin en güzel örneğini ortaya koyan ve karşılığında da ateşe atılmayı göze alarak tevhidi söylemlerinden vazgeçmeyen ulu-l azm peygamberlerden biri olmuştur. Gelin hep birlikte Allah(cc)'n 'halilim' dediği Hazret-i ibrâhîm'in hayatını yakından inceleyelim.
İçindekiler
Hazret-i İbrâhîm, Fırat nehri yakınlarında Babil şehrinde dünyaya gelmiştir. M.Ö. 2000li yılların başında yaşamıştır. Kendisi Keldani kavmine gönderilmiştir. Babasının ismi Taruh’tur. Ancak annesi hamileyken, babası vefat etmiştir ve annesi Hz. İbrahim’in amcası olan Azer ile evlenmiştir.
Tüm peygamberlerde olduğu gibi Hz. İbrahim insanlar arasında seçilmiş bir insandı. Allah (cc) her peygamberin bir özelliğini öne çıkarmıştır, böylece onların insanlar arasında tanınmalarını sağlamıştır.
Hz. İbrahim yufka yürekli, incelik sahibi, sevecen, cömert ve insanların iyiliği için çokça dua eden bir peygamberdi.
İbrâhîm(a.s.) insanların tuttukları yolun yanlış olduğunu görür ve bunun için çok üzülürdü. Allah’ın kendisine vermiş olduğu vazifeyi yerine getirmek için hassas davranıp, bunun için dertlenirdi, çok “ah vah” ederdi. Bundan dolayı Kur’an-ı Kerim onu tanıtırken “Evvah”, yani çok ah vah eden diye tanıtmıştır.
Allah’a ibadet ve bağlılığından dolayı yüce Rabbimiz kendisine “Halilim” yani “dostum” demiştir. Bu sebepten dolayı bir ünvanı da “Halilullah”’tır. Diğer bir ünavı da Ebu’l Enbiya, yani Peygamberler babasıdır.
Oğulları Hz İsmail (as) ve Hz. İshak (as)’tır. Hanımları ise Hacer ve Sare validelerimizdir.
Hz. İbrahimin dini Hanif dinidir ve kendisine 10 sahife indirilmiştir.
Hz. İbrahim Kimdir? - İbrahim Peygamberi'in Hayatı
Hazreti İbrahim'in yaşadığı şehrin insanları Allah'a kulluğu unutarak yıldızlara ve onları temsil ettiklerini düşündükleri putlara tapmış, putlarla dolu mabedler kurmuşlardı. Kahin dedikleri insanların sözlerine inanarak hayatlarına yön veriyorlardı. Taptıkları putların onlara zarar veya fayda verdiklerini düşünerek onlara kurbanlar kesiyorlardı.
İbrahim(a.s.)'in zamanında yaşayan Nemrud, Babil ve çevresini yönetiyordu. Kendisini çok beğeniyor, sahip olduğu mal ve mülkünden dolayı övünüyor ve kendisini tüm insanlardan üstün görüyor, hatta onların ilahı olduğunu sanıyordu.
Günün birinde Kahinler Nemrud'un huzurunu kaçırmışlardi, zira ona çok yakında bir erkek çocuğun dünyaya geleceğini ve böylece Nemrud'un krallığına son vereceğini bildirmişlerdi.
Bunun üzerine Nemrud kendi makamı için endişelendi. Adamlarını çağırdı ve Babil'de yeni doğan veya doğacak olan bütün erkek çocuklarını öldürmelerini emretti. Onlarca günahsız erkek çocuk öldürüldü.
Bu sırada annesi bu haberi alır almaz şehirden uzak bir mağaraya sığındı. Telaşlıydı, fakat çocuğunu her şeye rağmen korumaya karar vermişti.
Hazret-i İbrâhîm mağarada dünyaya geldi. Ortalık sakinleşinceye kadar orada kaldılar sonra tekrar şehire indiler. Onun farklı bir çocuk olduğu daha küçük yaşlarında anlaşılıyordu.
Babası onu put imalathanesnde çalıştırıp, yaptıkları putları satması için pazara gönderiyordu.
Yine bir gün babası onu putları satması için pazara göndermişti. O ise putların boynuna bir ip geçirip -"Kendine faydası ve zararı olmayan bu putları satıyorum...” diye bağırarak halkın dikkatini çekti.
Bu sözlerden rahatsızlık duyanlar, hemen Hz. İbrahimin babasının yanına koşarak şikayet etmişlerdi. Babası da bu davranıştan dolayı oğluna çok kızmıştı.
Putlara ibadet Babil halkının atalarından gördükleri bir inançtı. Kimse Allah'a kulluk etmeyi, birgün bu dünyayı terk edecekelerini ve asıl yurtları olan ahirete gideceklerini hiç düşünmüyor, ona hazırlık etmiyordu.
Hazret-i İbrâhîm'in söyledikleri çok tehlikeliydi. O çocukluğundan beri putlara tapmayı ve onlara inanmayı boş ve yanlış olduğunun farkındaydı.
Zaman ilerledikçe Hz. İbrahim halkın yanlış inancından daha da rahatsız oluyordu ve kainatı yaratan Allah'ı insanlara anlatmalıydı. Bu sebepten dolayı her fırsatı kullanıp halkın hakkı bulmasını istiyordu.
Genç yaşta Rabbini tanımış olmasını ve bunun kavmine tebliğ etmesini Allah (cc) ayeti kerime de şöyle anlatıyor:
Derken gece bastırınca İbrahim bir yıldız gördü: "Bu benim Rabbim, öyle mi?” dedi. Yıldız batınca da: "Ben batıp kaybolanları sevmem” dedi. Sonra doğmakta olan ayı görünce: "Bu benim Rabbim, öyle mi?” dedi. O batıp kaybolunca: "Eğer Rabbim bana doğru yolu göstermeseydi, elbette sapıklığa düşenlerden olurdum” dedi. Birgün de güneşi doğarken gördü ve hemen: "Bu benim Rabbim, öyle mi? Bu hepsinden de büyük!” dedi. O da batıp kaybolunca asıl gerçeği haber verdi: "Ey kavmim, şüphesiz ben, sizin Allah'a koştuğunuz ortaklardan beriyim.” "Şunu bilin ki ben, dupduru bir iman ve teslimiyetle yüzümü gökleri ve yeri yoktan yaratan Allah'a çevirdim. Ben müşriklerden değilim.” (En'am; 76-79)
Bunun üzerine "Kavmi onunla tartışmaya girişti. Onlara dedi ki: "Beni doğru yola iletmişken, Allah hakkında benimle tartışıyor musunuz? Ben sizin O'na ortak koştuklarınızdan korkmam. Ancak rabbimin (beni korkutacak) bir şey dilemesi hariç. Rabbimin ilmi her şeyi kuşatmıştır. Hala ibret almıyor musunuz?" (En'am; 80)
Böylece Hz. İbrabim haklına hiç düşünmedikleri şeyleri düşünmelerini sağlıyordu. Ancak inanmamakta ısrarcı olanlar yine de iman etmiyorlardı.
Hazreti İbrahim(a.s.) ile babası ve halkı arasında söyle bir konuşma geçmişti:
"Hani o, babasına ve kavmine, "Neye tapıyorsunuz?" diye sormuştu.
"Putlara tapıyoruz ve onlara tapmaya devam edeceğiz" diye cevap verdiler.
İbrâhîm -aleyhisselâm-,
"Peki ama" dedi, "Yalvardığınızda onlar sizi işitiyorlar mı? Yahut size fayda veya zarar verebiliyorlar mı?" "Hayır ama biz atalarımızı böyle yapar bulduk" dediler.
İbrâhîm -aleyhisselâm- dedi ki:
"İyi de sizin ve önceki atalarınızın neye taptığınızı hiç düşündünüz mü? İyi bilin ki alemlerin rabbi dışında taptıklarınız benim düşmanımdır; O, beni yaratan ve bana doğru yolu gösterendir. Beni yediren ve içirendir. Hastalandığım zaman bana şifa verendir. Canımı alacak olan, sonra beni yeniden diriltecek olandır. Hesap günü hatalarımı bağışlayacağını umduğum yine O'dur. Rabbim! Bana hikmet ver ve beni iyiler arasına kat. Arkadan gelecekler içinde iyilikle anılmayı bana nasip eyle! Beni, naim cennetine girenlerden eyle! Babamı da bağışla; kuşkusuz o doğru yoldan sapanlardan oldu. İnsanların diriltileceği gün ve Allah'a temiz bir kalple gelenler dışında malın da çocukların da fayda vermeyeceği gün beni mahcup etme!" (Şuara; 70-89)
İbrâhîm (aleyhisselâm) her şeye rağmen babasını tatlı bir dille uyarıyordu. Babası ise onu atalarına ihanet ile suçluyordu.
Babasına şunları söylemişti: "Babacığım! Hiçbir şey işitmeyen, görmeyen ve sana hiçbir fayda sağlamayan putlara niçin tapıyorsun? Babacığım! İnan ki, sana ulaşmayan bir bilgi bana gelmiştir. Öyleyse bana uy da seni dosdoğru bir yola eriştireyim. Babacığım! Sakın şeytana tapma! Çünkü şeytan Rahman'a asi olmuştur. Babacığım! Doğrusu ben, bu gidişle o Rahman'dan sana bir cezanın gelip dokunmasından ve neticede şeytana tam bir dost olmandan korkuyorum.
Babası şöyle karşılık verdi: "Ey İbrahim! Ne o, yoksa sen benim putlarımdan yüz mü çeviriyorsun? Eğer bundan vazgeçmezsen yemin ederim ki seni taşa tutup öldürürüm. Şöyle uzun bir müddet benden uzak dur. Gözüm görmesin seni!"
İbrâhîm (aleyhisselâm) şöyle dedi: "Esen kal! Rabbimden senin için mağfiret dileyeceğim. Çünkü O, bana karşı çok lutufkardır.” (Meryem; 41-47)
Babası böylece onu kovmuştu. Ancak doğruluğu ve Allaha tam bağlılığı sebebiyle yüce Allah ona Dostum demişti. Allah'ın dostluğunu kazanmak ise tüm insanların dostluğunu kazanmaktan daha üstündür.
Halk ve Nemrud, Hz. İbrahim'in söylediklerini bir türlü sindiremiyorlardı. Onun getirdiği bütün açıklamaları reddediyorlardı. Ancak Hz.İbrahim söylediklerinden geri dönmeyip insanları doğruya ve doğruluğa davet etmeye devam ediyordu.
Öneri: Peygamberlerin Ortak Çağrısı 'La İlahe İllallah' Nedir? adlı makalemizi okuyabilirsiniz.
Hazret-i İbrâhîm'in Putları Kırması ve Ateşe Atılması
Bir bayram günü tüm şehir halkı bayram günü kutlamalarına gittiğinde bir plan kurdu. Puthanedeki tüm putları kırdı. Fakat en büyük puta karışmamıştı, onu sağlam bıraktı. Putları kırdığı baltayı büyük putun boynuna astı. Kutlamalardan dören halk putların kırıldığını görmüştü. Hz. İbrahimin putları hakıındaki görüşünü bildikleri için hemen onu sorguya çekmişlerdi.
"Sen mi yaptın bunu ilahlarımıza ey İbrahim?" dediler
İbrahim(a.s.): "Bilakis! Şu büyük olan yapmıştır. Konuşabiliyorlarsa, onlara sorun bakalım! dedi.
Bunun üzerine birbirlerine dönüp: "Hiç şüphesiz asıl zalimler sizsiniz siz!" dediler. Sonra inat edip eski inançlarına döndüler ve "And olsun, bunların konuşmayacağını sen de bilrisin." Dediler.
Hazreti İbrahim onlara: "Öyle ise siz, (hala) Allah'ı bırakıp da, size hiç bir fayda, hiç bir zarar vermeyecek şeylere mi tapacaksınız? Yazıklar olsun, size de; Allah'ı bırakıp tapmakta olduklarınıza da! Hala aklınızı başınıza almayacak mısınız?" (Enbiya; 52-68)
Hazret-i İbrâhîm'in bu sözleri onları iyice kızdırmıştı. Bunları duyan Nemrud, Hz. İbrahimi huzuruna çağırdı. Herkes onun önünde eğilirken Hz. İbrahim eğilmedi. Nemrud neden eğilmediğini sorunca Hz. İbrahim "Ben Rabbim'den başkasının önünde eğilmem" dedi. Nemrud "Kim bu senin Rabbin" diyince Hz. İbrahim: "Benim Rabbim diriltir ve öldürür" dedi.
Bunun üzerine Nemrud büyüklenerek kendisinin de bunu yapabileceğini söyledi ve iki mahkum çağırttı. Mahkumlardan birini öldürttü, diğerini bıraktı. "İşte! Bak ben de öldürüyor ve diriltiyorum" dedi. Bunun üzerine Hz. İbrahim: "Benim Rabbim güneşi doğudan doğuruyor, madem öyle sen de güneşi batıdan doğur" dedi.
Nemrud bu söz karşısında şaşkına döndü, zira bunu yapamazdı. Sinirlendi ve Hz. İbrahimin yakılmasını emretti. Onlara göre Hz. İbrahim ortadan kaldırılmalıydı.
Hz. İbrahim'in Ateşe Atılması
Ateşin yakmadığı peygamber olarak bilinen İbrahim(a.s) için Nemrud dev bir çukur kazdırarak büyük bir ateş yaktırdı. Nemrudun adamları da Hz. ibrahimi ateşe attılar. Yüce Allah ateşe "Ey ateş! İbrâhim için serin ve zararsız ol!" (Enbiya;69) buyurdu.
Ateşin Hz. İbrahimi yakmadığını gören Nemrud ve halk şaşkına döndü. İman etmeyenler böyle bir mucizeye rağmen inanmamaya devam etti. İnananlar içinse yepyeni günler başlıyordu.
Hz. İbrahim(a.s)'in Mucizeleri
Hz. İbrahimin bir çok mucizeleri vardır.
- İbrahim(a.s.) ateşe atılmasına rağmen ateş kendisini yakmadı.
"Ey ateş! İbrâhim için serin ve zararsız ol!" (Enbiya;69). - Cansız, parça parça edilmiş ve ayrı yerlerde olan dört kusun Hz. İbrahimin çağırmasıyla yeniden dirilmeleri.
- Şam tarafına hicret ettiğinde yakacak bir şey bulamayınca taşları kömür gibi yakması.
- Yırtıcı ve yabani hayvanların Hz. İbrahimle konuşmaları.
- Hz. İbrahim'in duvaların ve dağların da arkasını görmesi.Bu mucize, Mısır'a gittiginde, Hz İbrahim'in eşi Sare'ye musallat olmak isteyen Firavun, Sare'yi sarayına almak isteyince gerçekleşmiş, sarayın duvarları Hz.İbrahim'e cam gibi olmuştur.
- Hz. İbrahimin bastığı taşın üzerine ağaç bitip yeşermesi. Bu istek dine davet ettiği bir beldenin ahalisinden gelmiş, duası üzerine mucizeyi göstermiştir.
- Hz. İbrahimin oturduğu yerden güzel kokular yayılırdı. Hatta yerinden ayrıldığında bile o koku yıllarca ordan gitmezdi.
Hz. İbrahim(a.s)'in Duası
Kur'an-ı Kerim'de Hz. İbrahim'in şu duaları yer almaktadır:
"Rabbimiz! Şüphesiz ki Sen, gizlediğimiz ve açıkladığımız her şeyi bilirsin. Çünkü ne yerde ne gökte hiçbir şey Allah'a gizli kalmaz. İhtiyar halimde bana İsmail ve İshak'ı ihsan eden Allah'a hamdolsun. Şüphesiz ki Rabbim her duayı hakkıyla işitendir. Rabbim, beni namazı hakkıyla eda eden bir kimse eyle! Zürriyetimden de böyle kimseler var et! Rabbimiz, duamı kabul buyur. Rabbimiz! Hesabın görüleceği gün bana, ana-babama ve bütün mü'minlere mağfiret eyle!" (İbrahim;38- 41)
"Rabbim! Bana hikmet ihsan eyle ve beni salih kimseler arasına kat! Bana, sonraki ümmetler içinde güzel bir nam ile anılmayı nasib eyle! Beni Naim Cennetlerinin varislerinden kıl! Babama da mağfiret eyle, çünkü o dalalete düşenlerdendir. İnsanların diriltilecekleri gün beni utandırma! O gün ki onda ne mal fayda verir ne de evlad. Ancak Allah'a selim bir kalb ile gelen müstesa!" (eş-Şuara; 83-89)