Davamız; Allah’ın dünyasında Allah’ın dediğinin olmasıdır. Furkan Eğitim ve Hizmet Vakfı; öncü neslin hazırlanması ve İslam Medeniyeti’nin yeniden inşası için, Rabbanî yolda, Peygamberî metodla İslam davasına 26 yıldır hizmet etmektedir.
Hareket esaslarımız: Rabbanilik, İlmilik ve Şumüllülüktür. Muhterem Alparslan Kuytul Hocaefendi, Rabbaniliğin vasıflarına haiz olmak için gayret etmekte ve bu hareket metodu ile eğitim ve hizmet çalışmalarına aralıksız devam etmektedir.
İlk olarak bilinmelidir ki İslami anlayış ve yapılanma RABBANİ olmak zorundadır. Böyle bir hareket Kur’an ve sünneti kendine rehber edinmeli. Kuran’ın öğrettiği gibi şirke ve zulme karşı eğilmeden, bükülmeden, taviz vermeden dimdik durmalıdır.
İslam’a hizmet metodunu kendi kafasından değil, Allah Azze ve Celle’den ve Rasulü’nden almalıdır. Bu İslami anlayış farzlardan geri adım atmayı dinden taviz vermek olarak görmeli, bunda müsamaha göstermemelidir. Öte yandan farz ve haram olmayan ya da âlimler arasında ihtilaflı olan meselelerde daha anlayışlı ve müsamahakâr olan bir hareket olmalıdır.
Furkan Hareketi; iman, ibadet, ahlak ve cihad şuuruyla hareket eden Rabbanî bir topluluktur. Muhterem Alparslan Kuytul Hocaefendi: “RABBANÎ HAREKET, gerçekleri gizlemeyen bir harekettir. Sancağında tevhidin yazıldığı harekettir. Kendi metodunu oluşturur, başka metotların peşinden gitmez. Başkalarının sancağı altına girmez, kendi sancağını dalgalandırır. Gerçek gücün peşinde koşan bir harekettir.”
“Tavizsiz ama müsamahakâr bir harekettir. Allah ve Rasulü kadar sert ve yumuşak olmalıdır. Her meselede onlar gibi davranmalı, haddi aşmamalıdır.”
“Islahatçı değil inkılâpçı bir harekettir. Safları ayıran bir harekettir. Ilımlı bir hareket değildir. Kâfirle münasebeti tebliğ düzeyinde olup, flört düzeyinde değildir. Radikal değil Rabbani bir harekettir.”
“Savunmacı değil, öze dönüş hareketidir. Aşağılık kompleksinden kurtulan, üstünlük duygusuna sahip olan bir harekettir. Allah ve Rasulü’nün işaretlerine uyan bir harekettir. Yoldaki işaretleri Allah belirler, kendileri işaret koymaz.”
“Milliyetçi ve ırkçı bir hareket değildir. Efendimizin kadrosunda başından sonuna kadar bayan–erkek, köle–efendi her kesimden insan vardı.”
“Kâfirden yardım almaz. Sonradan kendileriyle mücadele edeceği kimselerden bugün yardım almaz. Onlarla aynı safta yer tutmaz.”
“Rabbaniyiz; kendi kafamızdan bir metot ortaya koymadık, Rab’den geleni aldık. Zamana ve şartlara göre değiştirme yapmadık. Peygamberler müsamahakârdı. Biz de müsamahakârız. Onlar dinden taviz vermedi, biz de vermiyoruz.”
Rabbani Hareket metoduna muhalif tüm hareketlere karşıyız! Kur’an, Allah katında İslam’dan başka bir dinin geçerli olmadığını, bunun dışındaki anlayışların dine muhalif olacağını açıkça göstermektedir. O halde “Dinler Arası Diyalog” kavramının İslam’da yeri yoktur. İslam’da yeri olmayan bir kavramın peşinden gitmek ise; Müslüman’ın yapacağı bir iş değildir. Çünkü Müslüman daima şuna inanmalıdır: Bir konuda Allah veya Rasulü bir yol açmamışsa muhakkak o yolun sonu bir uçurumdur veya çıkmaz sokaktır. Böyle meselelerde bize düşen; başka bir yol aramak değil, belirlenen yolu yoldaki işaretlere göre takip etmektir. Dinler Arası Diyalog dini bozmaktır. Tavizler vererek İslam’ı Hristiyanlığa yaklaştırmaktır. İslam’ı laikleştirme gayretidir. Hıristiyanları ve Yahudileri kardeş olarak görmeye başlamaktır. Kâfire ve zalime karşı Müslüman’da olması gereken tavrı törpülemektir.
Irkçılık çimento değildir. Müslümanlar arasındaki İslam çimentosunu kaldırarak yerine Türklük, Kürtlük vb. çimentoları koydular. Hâlbuki Türklük bir çimento değildir. Irkçılık çimento olamaz. Allah bizi İslam ile bir araya getirmişti. İslam çimentosunu kaldıranlar, başka bir çimentoyla halkı bir araya getiremeyeceklerdir.
Vahye ihtiyacımız yok diyenler nefislerini ilah edinir. Vahye değil bilime uyacağını iddia edenler haddi zatında bilime de uymamaktadırlar. Bilim zinanın, alkolün zararlı olduğunu söylemektedir. Ancak bilimi esas alırız diyenler bunlardan uzak durmamaktadırlar. Bilim hayatı değiştirmemektedir. Bilimi esas alırız diyen insanlar aslında nefsine uymaktadırlar.
Davamız İslam’da, hiçbir peygamber La İlahe İllallah’ın dışında, başka bir söylemle ortaya çıkmadı. Hiçbir Peygamber taviz vermedi, haramlara imza atmadı. Hiçbir peygamber Lailaheillallah’ın dışında başka bir söylemle ortaya çıkmadı. Peygamberlere teslimiyet ve onların izinden gitmek gereklidir. Bakışımız menfaatçi olmamalıdır.
Ayrıca Müslümanlar particilik ve buna benzer başka yollar yüzünden gerçek bir İslami Hareket olamadılar. O koltuğa oturduysan haramlara da imza atmak zorunda kalıyorsun.Hangi peygamber böyle bir yol izlemiştir ki? Bugün Müslümanları sistemin içine çekiyorlar. Herhangi bir partiye mensup olup sistemin içinde kalmamızı sağlıyorlar. Hangisini seçersen seç sistemi kabul etmiş oluyorsun. Sistemin içinde çözüm aradığınızı ilan etmiş oluyorsunuz. Hâlbuki sistemin içinde çözüm yok. Sistemin kendisi sorun zaten. Yani sorunun kaynağı sistemin kendisidir. Halbuki bize sistemi seçtirtmiyorlar.
Biz sistemleri değil, insanları seçiyoruz sadece.