21 Mar 2020

Alparslan Kuytul Hocaefendi Zanka TV’nin konuğu oldu. Zanka TV’de katıldığı programda sorulan soruları cevaplayan Alparslan Kuytul Hocaefendi, ilmi-siyasi bir çok konuya açıklık getirdi. Çok sayıda izleyici tarafından takip edilen programda Alparslan Kuytul Hocaefendi’ye yöneltilen sorular ve verdiği cevaplar şu şekilde;

Bazı İslami kavramları, ideolojik anlamda kullananlar var. Bu konuda da fikrinizi alacam. Şimdi bir taraftan toplumda yaygın olan anlayış var; ‘İslami anlamda kendisini geliştirenler ya da dindar olduğunu söyleyenler sağcı yani sağ görüşe yatkın olduğunu söylerler ama bir taraftan da buna karşı çıkıp, hayır aslında İslam özünde sola, sosyalizme yakın bir kavramdır’ diyenler var. Hatta Hz. Muhammed’in de devrimci olduğunu söyleyenler var. Son zamanlarda bu tartışmaları duyuyorum. Sosyal medyada da okuyorum. Siz bu tartışmalara nasıl bakıyorsunuz? Size göre İslam; sağ, sol gibi ideolojilerin üstünde bir kavram mıdır?

Sağcılık Nedir? Solculuk Nedir?

Alparslan Kuytul: Sağcılık; mevcut sistemi savunmaktır. Bunun ilk çıkışı Fransa’da yani mevcut sistemi savunanlar; sağ tarafta oturuyorlar diye onlara sağcılar denilmiş, muhalifler sol tarafta oturuyorlar diye onlara solcular denilmiş. Kestirmeden söylüyorum. Bu durum böyle başlamıştır. Her memleketin sağcısı ve solcusu vardır. Sağcılık İslam değildir. Yani Rusya’nın da sağcıları var. Fransa’nın da sağcısı var. Amerika’nın da sağcısı var.

Sunucu: Yani devlete yakın bir kesim.

Alparslan Kuytul: Evet. Tarih boyunca devlete yakın, sisteme yakın, onu savunanlar, muhalefet etmeyenler bunlara sağcı denmiştir. O yüzden İslam’ı temsil etmez. Solculuk da İslam’ı temsil etmez. Yani sol; muhaliftir ama neye muhalefet ediyor? Gerçekte solculuk; mevcut sisteme, iktidara muhalif olmaktır. Türkiye’de şu anda öyle olabilir. Diyelim ki bir sol iktidar olmuş olsaydı; solcular yine sisteme karşı olacaklar mıydı? Yani şu anda sol iktidar yok diye belki muhalif oluyorlar ama solculuk; sisteme muhalefet etmektedir. Solculuk; yalnızca hükümete değil, sisteme muhalif olmaktır. Peki Türkiye’deki sistem, solcuların istemediği, hoşlanmadığı bir sistem midir? Aslında birçok açıdan solculara daha uygun bir sistemdir. Laiklik yönünden vs.

Sunucu: Yani sol var, sol var. Tabi kendi aralarında da ayrılıyor. Devlete yakın var, devlete karşı var. Birçok sol kavramı var.

Alparslan Kuytul: Evet. Ben sol kavramının ana eksenini temsil edenleri baz alarak konuşuyorum. Yoksa elbette daha uç noktalar var. Ana ekseninde giden solu baz aldığımız zaman şunu görüyoruz; Mevcut sistem onların istediğine daha yakındır. Bakınız şimdi, İslami kesim, muhalif manasında solcu olmalıydı. Çünkü ülkede birçok şey İslam’a aykırıdır. Allah’ın hükümleri var, Kur’an var.

Sunucu: Gerçek bir mümin muhalif mi olmalı? Le ilahe illallah…

Alparslan Kuytul: Tabi. Kur’an muhaliftir. Tüm Peygamberler de muhalefet ettiler. Biraz önce dediniz ya; devrimci diyenler var. Elbette peygamberimiz devrimcidir. Hem de bütün alanlarda ve kimseye de zulmetmeden, kafaları kesmeden, insanları ikna ederek ve yalnız inanç alanında değil, ibadetinde, ahlakında, muamelatında, gündelik hayatla ilgili koyduğu hükümler, alışverişine varana kadar, mirasına varana kadar bütün alanlarda devrim yapmıştır. Kızları diri diri toprağa gömen cahilleri oradan alıp, devlet haline getirmiş ve dünyanın en kaliteli insanlarına dönüştürmüştür. Bundan daha büyük devrim olabilir mi? Yani kızlarını toprağa gömenlerden halifeler yetiştirmiştir. Devlet başkanları yetiştirmiştir. Bırak devlet olmayı, bunlar aşiret bile değillerdi. O zaman her alanda, o gün putperestlik var, peygamberimiz bunu yıkıyor, bir devrim gerçekleştiriyor. Saçma sapan ibadetler var, onları yıkıyor, bir devrim gerçekleştiriyor. Ahlakta bir sürü bozulmalar var, ahlaki düzeltiyor, ahlakta da devrimcidir. İnançta da ibadette de gündelik hayatta da. Savaşta, barışta bir sürü kurallar koyuyor. Evvelden ne savaşın kuralı ne de barışın kuralı var. Mesela ırkçılık var, ırkçılığı reddediyor ve ayaklarının altına alıyor. Peygamberimizin devrim yapmadığı alan yoktur.

Sunucu: Mevcut sistemdeki solculuk olmuyor mu?

Alparslan Kuytul: Evet. Şimdi Müslümanların olması gereken. İslam hâkim olsaydı, İslam medeniyeti olsaydı belki o zaman muhalif olmamaları doğru olurdu. Ama İslam medeniyeti olmadığına göre yanlışlara, İslam’a aykırı olan noktalara muhalefet etmeleri gerekir. Ama bizim Müslüman camianın şeyi nedir? Sağcı, muhafazakâr. Ne sağcılık İslam ne de muhafazakârlık İslam’dır.

İslam var mı, hâkim mi? Şu anda ne inancıyla ne ahlakıyla ne devlet nizamıyla, hiçbir şeyi ile İslam yoktur. Her türlü haram fazlasıyla var. Dolayısıyla böyle bir ülkede bir Müslüman; muhafazakâr olamaz, sağcı da olamaz. Kur’an yanlışlara muhaliftir. Ülkemizde yanlış çok miktarda mevcuttur. Bu ülkede Müslümana düşen şey muhalif olmaktır. Aslında solcuların muhafazakâr olması gerekir. Ama onlar neden muhalifler diyeceksiniz. Yani solcuların bir kısmı; aşırı solcular ve halkın dinine muhalif. Bir kısmı ise ılımlı; bunlar halkın dinine muhalif değiller fakat bunlar zulme karşılar, sosyal demokratlar. Hak yerini bulsun diyenler, zengin fakiri ezmesin diyenlerdir. Bunlar zenginin fakiri ezmesine, devletin halkı ezmesine muhaliftirler. Bunlar iyi niyetli ılımlı solculardır. Bazı aşırı solcular ki bunlar din düşmanıdır. Hepsini aynı kefeye koymak doğru olmaz. Toptancı bir kafa yanlış bir kafadır. Solcunun da iyi niyetlisi, hak peşinde olanı var. Sosyal adalet isteyen var, zenginin fakiri ezmesini istemeyen var. Haksızlıklara, zulümlere karşı gelmeliyiz diyen var. Bunlar gerçek solcudur.

Sunucu: Bu son bahsettiğiniz sol ideoloji İslam’la aynı…

Alparslan Kuytul: Evet. Bu sol ideoloji İslam’la aynıdır. Ama biz bir Müslüman olarak bunu söylerken; İslam dediği için, Kur’an dediği için söylüyoruz.

Sunucu: Yani sola gerek yok. İslam’da zaten var.

Alparslan Kuytul: İslam’da zaten var. İslam zaten muhaliftir. Bakın bu ülke de cemaatlerin, tarikatların, maalesef hocaların sessizliği ve muhafazakarlığı, hakkı ortaya koymamaları, zulme sessiz kalışları birçok insanı solculuğa sevk etmiştir. Bunları görünce ‘İslam buysa ben İslamcı değilim’ diyor.

Sunucu: Yani diyorsunuz ki Karl Marks, Lenin gibi karakterlere gerek yok, İslam var.

Alparslan Kuytul: Tabi. Eğer onların peşinden giden kişi; hak için, adalet için gidiyorsa, zaten İslam da bu var. İslam bütün zulümlere sosyalizmden daha fazla karşıdır. Allah karşı, Biz Allah karşı olduğu için karşıyız. Bizim bir kutsalımız var. Kutsalımız karşı. Ben asla zalimle anlaşamam, kutsalım karşı. Karl Marks’ın yazdığı kutsal değildir. Bir sosyalist icabında menfaati gereği anlaşabilir. Bu bir şahsiyet meselesidir. Karl Marks’ın, Lenin’in yazdığı kutsal mıdır? Ama Rabbimden bana gelen kutsaldır ve değişmez.

Karl Marks’ın ve Lenin’in yazdığını bir başka teolog ya da bir başka teorisyen değiştirebilir. Ben Allah’ın kitabını değiştiremem. Yanlışları, haramları ya da zulümleri, haksızlıkları ben daha sağlam olan kutsala dayanarak reddediyorum. O ise bir başka insanın görüşüne dayanarak reddediyor. Hangisi daha kuvvetli reddir. Kur’an’a dayanarak red, daha kuvvetli bir reddir. Çünkü ben ‘Allah karşı geliyor, Allah bunu yasaklıyor’ diyorum. O ise diyor ki fakirlerin hakkı şöyle. Sadece o bir söylem oluyor. Söylemini Allah’a dayandırmıyor. O zaman da etkili olmuyor. O yüzden din daha etkilidir. Yani eğer zulme karşı gelmek istiyorlarsa, haksızlıkları bitirmek istiyorlarsa sırtlarını Allah’a, Kur’an’a dayayacaklar. ‘Kur’an yasaklıyor’ diyecekler. O zaman sözümüz tesirli olur.

Sunucu: Tabi. Komünistler görmez. Onlar dine inanmıyorlar

Alparslan Kuytul: Onlar ateist, onları konuşmuyorum.

Sunucu: İşte insanın aklına şu soru geliyor. ‘Acaba gerçek anlamda Kur’an irdelendi mi, okundu mu? Ya da popüler anlamdaki dini anlayışa mı karşı gelip, ben ateistim’ diyorlar. Etrafına bakıyor ve diyor ki Türkiye’de Ateizm artıyor.

Alparslan Kuytul: Niye artıyor?

Sunucu: Ben bilmiyorum niye artıyor? Çocuk bakıyor etrafına, sağına, soluna diyor ki bir siyasal baskı var üzerinde.

Alparslan Kuytul: Bir sürü Müslüman kılıklı hırsız var.

Sunucu: Hem bu çağ da bazı uygulamalar da bilinçaltına ters geliyor. Sizin dediğiniz gibi bir sürü hırsız var. ‘Bu dinse, ben ateist olacağım’ diyor. Ama din o mu? 

Alparslan Kuytul: Din o değil. Ben cezaevindeyken birçokları yazmışlar, ben sonra öğrendim. Bir kısmı ‘ben ateistim’ diyor. “Eğer İslam dini, Alparslan Hoca’nın anlattığı gibi ise, tekrar düşünmeye değer” diyor. Bir kısmı diyor ki ‘eğer bu din, Alparslan Hoca’nın anlattığı gibi ise, ben o zaman İslam’ı kabul ettim. Diğerlerini kabul etmiyorum’ diyor. Bakın aslında niye bu hale geldiler. Müslüman camianın haksızlıklara, zulümlere sessizliğinden bu hale geldiler.

Sunucu: Bu duruma üzülüyor musunuz?

Alparslan Kuytul: Üzülmek değil, ben kızıyorum. Bir arkadaş anlattı: “Aşırı solcu öğretmenlikten emekli bir akrabası varmış, ona demiş ki ‘Sen Müslüman çocuğusun, neden sosyalist oldun? Eğer mesele haksızlık, hukuksuzluk, zulme karşı gelme ise bu İslam’da da var. Hatta İslam, sosyalizmden daha fazla zulme karşıdır. Sen neden sosyalist oldun? Sen Müslüman çocuğuydun. Orada ne gördün?’  Kendisi Kürt asıllıdır. Aynen dediği şu: “‘İslam yanlıştır, sosyalizm doğrudur’ demiyorum. Biz daha çocuktuk, baktık bizim hakkımızı kimse savunmuyor. Biz zulme, haksızlığa uğradık. Bizi Müslümanlar savunmadı. Tarikatlar, cemaatler, hocalar bizi savunmadı. Bizi sosyalistler savundu. Biz de onlara katıldık. Çocuktuk aklımızda ermiyordu.”

Sunucu: Uzmanlardan kastı; o muhafazakâr sağ kesim mi oluyor?

Alparslan Kuytul: Evet.

Sunucu: Ama siz de ‘o tarafın (muhafazakâr sağ kesimin) Kur’an’î, din anlayışı ile hiç alakası olmaz’ diyorsunuz. Doğru mu anladım. ‘Sağ taraf zaten uymaz’ dediniz. Onların tavırları, davranışları bir anlamda Kur’an’î olmuyor mu?

Alparslan Kuytul: Sağcılık; İslam değildir. Tabi olmuyor. Ben bir kere, ‘sağcılık; mevcut sistemi savunmak demektir’ dedim. İslam’a uygun mu ki savunuyorlar?

Sunucu: İşte bu Kürt çocukları, Kur’an’da okumadıkları için, bu tarz sağcıların davranışlarından etkilenip mi sosyalizme kayıyorlar?

Alparslan Kuytul: Müslümanların sessizliği, Müslümanların zulme karşı gelmeyişi, insanları İslam’dan soğutuyor. Bazen de zulmü yapan Müslüman görüntülü insanlar oluyor. Bu da insanları İslam’dan soğutuyor. Bir başka sebepte; Genç adam neyden hoşlanır? Hareketten, muhalefetten hoşlanır. Gencin fıtratında muhalefet vardır. Genç, namaz kılmaktan çok muhalefeti sever. Tabi ki namaz kılmalıyız. Biz Müslümansak namazımızı da kılacağız ama dini sadece namaz gibi ortaya koyduğumuzda, gençlere hitap etmiyoruz. Kime hitap ediyor? Yaşlılara hitap ediyoruz. Yani genç, kıpır kıpır ve muhalefet istiyor. Bir sürü yanlış görüyor ve neden bunlara karşı gelinmiyor diye içinde isyan var. Aslında o gençlik ruhunu kullanmak icap eder. O (gençlik ruhu), gençlere Allah’ın bir hediyesidir.

Sunucu: Ama bir taraftan da o gençler; ‘İslam ya da İslami yapı bizi bastırıyor’ diyor. Sosyalizm, daha fazla isyan ediyor. Siz de tam tersi, ‘din bize izin veriyor, önce bir isyan et’ diyorsunuz.

Alparslan Kuytul: Tabi. Yani din bize ‘bütün yanlışlara karşı gelmek zorundasın’ diyor. ‘Karşı gelsen iyi olur, demiyor. Karşı gelmek zorundasın’ diyor. Tabi, şirke, haramlara, bütün kötülüklere, zulme, zenginin fakiri ezmesine, bütün kötülüklere karşı gelmek farzdır. Sünnet değil, müstehap değil, farzdır. Yani bu dinde, bir tek namaz mı, oruç mu farzdır? Bir kötülük gördüğünüz zaman, ona karşı gelmekte farzdır.

Peygamberimiz buyuruyor ki “Bir kötülük gördüğünüz zaman elinizle, gücünüz yetmezse dilinizle, ona da gücünüz yetmezse kalben buğz ediniz.” (Müslim, İman 78; Tirmizi, Fiten 11) Yani bir kötülük gördüğünüz zaman, gücünüz yetiyorsa o kötülüğe; elinizle müdahale edin, engel olun, seyirci kalmayın. Yetmiyorsa dilinizle müdahale edin. Hiç olmazsa; konuşun, reddedin, bağırın, çağırın. Ona da gücünüz yetmiyorsa o zaman kalbinizden nefret edin, buğz edin. Bizimkiler Maşallah elle müdahaleyi geçtik, dille müdahale bile edemiyorlar.

Sunucu: Buna siyaset dahil mi?

Alparslan Kuytul: Elbette.

Sunucu: Elbette diyorsunuz?

Alparslan Kuytul: Kim olursa olsun, ister zengin isterse Reis-i Cumhur olsun, fark etmez.

Sunucu: Ben ne zaman, böyle dini altyapıda yayınlar yapsam, genelde hassas olan insanlardan (onları da anlıyorum) şöyle yorumlarda geliyor: ‘Din adamı din de kalsın, siyaset yapmasın.’

Din Adamı, Siyasete Karışmasın Diyenlere Cevap

Alparslan Kuytul: Çünkü; dini bilmiyorlar.

Sunucu: Size göre din yaşam mıdır?

Alparslan Kuytul: Dinin içinde siyaset vardır. Din, ahiret için gelmedi. Din, dünya için geldi. Din, dünyayı idare etmek için geldi. Din, Allah’ın gönderdiği insanlara adaletli bir sistem için geldi. Sadece namaz için gelmedi. Bugün Kur’an-ı Kerim namazı anlatmaz bile. Kur’an-ı Kerim; sadece namazı kılın der. Nasıl kılacağımızı Peygamberimizden öğreniriz. Yani ne Zekât ne Oruç ne Hac, Kur’an bunları tafsilatıyla anlatmıyor.

Kur’an-ı Kerim; 600 sayfada ne anlatıyor? Kur’an-ı Kerim; hayat nizamıdır. Kur’an’ın verdiği bir sürü mesaj vardır. Kur’an’ın devletle ilgili hükümleri, zulme karşı hükümleri vardır. Namaz vb. dinin temeli değil mi? Bunları bile anlatmıyor.

Sunucu: Şekli, yeri ve zamanı gibi şeyleri anlatmıyor mu?

Alparslan Kuytul: Hayır, hayır. Az bilgi var. Kur’an-ı Kerim de kıldığımız namazın tafsilatı, okunacak sureler, namazı bozan ve bozmayan şeyler, kaç rekât olduğunu, bunların hiçbirini bulamazsınız.

Sunucu: Daha çok adalet, diyorsunuz. Yaşamın özüne inmiştir. Öteki dünya...

Alparslan Kuytul: Değil. Kur’an dünya için, dünyaya hükmetmek için, dünyadan adaletsizlikleri kaldırmak için, yeni bir insan modeli meydana getirmek için, cahil bir insanı alıp âlim bir insan yapmak için indirildi. Düşünmeyenleri düşünür hale getirdi. Yanlışları sorgulayan bir Müslüman modeli meydana getirdi. Böyle konuşanlar (hocanın siyasi konuşmalarla ne işi var diyenler), gerçekten İslam’ı bilselerdi, böyle konuşmazlardı. Asıl hocanın işi bu zaten.

Sunucu: Hocanın işi diyorsunuz.

Alparslan Kuytul: Asıl hocanın işidir. Bu mantığı artık bırakalım. Bu mantık Laikliğin bir sonucudur. Laiklik; devlet ile dini ayırıyor. ‘Din, devlete karışmayacak’ diyor. Din dediğiniz ne? Allah’ın gönderdiği kitaptır. Allah karışmayacak, insanlar mı karışacak? Yani düşünün. Allah’ı karıştırmıyorsunuz, insanları karıştırıyorsunuz. Bu zihniyet, hocayı da karıştırmıyor. Siyasi konulara Allah’ı karıştırmayan, beni karıştırır mı? Tabi ki karıştırmaz. Bu yanlış bir bakıştır.

Sunucu: Vallahi, sizin bahsettiğiniz gibi bir din anlayışı olacaksa, karışsın. Ama belki Laikler: ‘Dini menfaatleri ve çıkarı için kullanıp, devletin içine girecekse varsın girmesin’ diyebilirler. Ben dini sizin gibi yorumlayamıyorum.

Alparslan Kuytul: Laikleri iki kısma ayırıyorum;

1.            İyi niyetli,

2.            Strateji uzmanı ve kötü niyetli.

İyi niyetliler söylediğiniz gibi ‘bir dinin hakimiyeti olursa, diğer dinler ne olacak? Diyor. Meseleye böyle bakıyorlar. Halbuki dinde zorlama yoktur. Yani bunun için layık olmaya gerek yoktur. Zaten İslam başka dinlere müsaade ediyor. İslam medeniyetinde, Peygamberimizin olduğu Medine’de bile Yahudiler rahat rahat kendi dinini yaşadılar.

Sunucu: Çok önemli bir yer oldu ama burası. ‘Laiklik, dinde zorlama yoktur’ dediniz. Aslında yine sosyalizm gibi olmadı mı? O zaman Kur’an’da kendi çapında, kendi içinde Laik gibi gözüküyor. Baskın bir dil kullanmıyor.

Alparslan Kuytul: Hayır, hayır. Şunu kastediyorum; dinde zorlamanın olmaması, laikliği savunanlar şunu söylüyor: ‘Eğer bir dinin hakimiyeti olursa, din devleti olursa, mesela İslam medeniyeti olursa, o zaman bir din diğer dinler üzerinde baskı kurabilir. Halbuki, böyle bir şey tarihimizde bile yok. Yani 1400 yıldır bu din var, yenimi ortaya çıktı. Bunun geçmişine bir bakalım. Böyle bir şey olmamış, tarihte bütün dinler serbestti. Herkes kendi istediği gibi dinini tatbik etti. Bakın şu anda bu ülkede hatta bütün dünyada bir tane kanun yok mu? Her ülkede bir tane kanun var. Halbuki İslam’da öyle değildir. İslam’da Yahudi, Yahudi kanunlarına göre yaşar, onun kendi kanunu vardır. Aslında

Laik ülkelerde baskı var; ‘bir kanun koyuyor ve herkes buna uyacak’ diyor. Halbuki İslam’da, Müslümanlar kendi kanunlarına, Yahudiler kendi kanunlarına, ben Müslüman değilim derse Laikler de kendi kanunlarına bağlı kalır.

Sunucu: Şunu diyorum mesela; bahsettiğiniz şekilde uygulamalar da var, daha farklı bakanlar da var.

Alparslan Kuytul: İslam budur. Yani onlar dan bize ne? İslam kendinden sorumludur.

İyi Niyetli Laiklere, Tavsiye Ediyorum

1.            İyi niyetli laikler bu şekilde bakaraktan ‘laiklik gerekli’ diyorlar. Bende diyorum ki ‘bundan dolayı laiklik gerekli diyemeyiz. Çünkü zaten tarihimizde İslam medeniyeti varken diğer dinler rahat ve özgür yaşıyorlardı. Bundan dolayı laiklik gerekli diyemeyiz. Ve onlar kendi kanunlarına göre yaşayabilirler ya da İslam’da bir devlette birkaç kanun olabiliyor. Bakın şu an laik devlette böyle değil. Bir kanun var ve herkes ona uymak zorundadır. Müslümansanız da ateistseniz de Yahudi’yseniz de tek kanun var. Ben Müslümanım, ‘bu kanun bana uymuyor’ diyemiyorsunuz. Hangisi daha özgürlükçü? Aslında laiklik daha çok baskı yapıyor. ‘Herkes buna uymak zorunda, benim dinime uymuyor’ diyor.

İyi niyetli laikler olayı bir daha düşünsünler. Diğer dinlere baskının olmaması, özgürlüğün olması için Laiklik gerekmiyor. İslam da zaten onlara özgürlük veriliyor. Ben onları davet ediyorum; şimdiki kanunlara niye aynı itirazı yapmıyorlar. Şimdiki kanunlar; Müslümana, Yahudi’ye, Hristiyan’a, Ateiste aynı, o zaman hepsi neden bu kanunları kabul ediyorlar. Neden insanların koyduğu kanunları kabul ediyorlar? Herkese aynı kanun olduğu için itiraz etmeleri gerekmez mi? Allah’ın gönderdiğine itiraz ediyorlar. İnsanların koyduğunu kabul ediyorlar. İnsanlar, Allah’tan daha mı üstündür? İyi niyetli laiklere; bir daha düşünmelerini tavsiye ediyorum.

Laiklik, Kötü Niyetlilerin Elinde; Dinden Kurtulma Stratejisidir!

2.            Kötü niyetli laiklere gelince; onlar aslında laik değiller, strateji uzmanıdırlar. Onlar nasıl yapıyorlar biliyor musunuz? Onlar Laikliği, dinden kurtulma stratejisi olarak kullanıyorlar. Laik’iz diyorlar, dinden kurtuluyorlar. Ondan sonra da istedikleri gibi davranıyorlar. Siz artık ona bir Müslüman olarak; ‘bu zulümdür, haksızlıktır, İslam’a aykırıdır’ diyemiyorsunuz.

Laiklik ile dinden kurtuluyor. İcabında olağanüstü hâl (OHAL) ilan ediyor, bir bahaneyle kanunlardan kurtuluyor. Başkanlık sistemi ilan ediyor, onda da parlamentodan kurtuluyor. Ne oluyor? Özgür oluyor. Ondan sonrası keyfi idare. Laiklik, kesinlikle bir stratejidir. Laiklik bir ideoloji değildir. Laiklik, kötü niyetlilerin elinde; dinden kurtulma stratejisidir. Bu şekilde dinden kurtuldular.

Sunucu: Şimdi İslami anlamda hem mesleklere girdik, aynı zaman da sağ-sol anlamında ideolojik kavramlara girdik. Çok bilgilendirici bir yayın oluyor. İyide bir izleyici kitlesi var. İki saati buldu.

Dinlemek için tıklayınız;

https://www.youtube.com/watch?v=vSxvcjdhvkM&feature=emb_title