06 Şub 2020

Alparslan Kuytul Hocaefendi "Dün 30 Ocak operasyonunun ikinci yıl dönümüydü ve bu iki yıllık süreçte çok şey yaşandı bu konu hakkında neler söylemek istersiniz?" Sorusuna "Evet iki senedir zulmediyorlar, halen de mahkemeler bitmiş değil tahliye olduk ama berat etmeyelim diye sürekli mahkemeleri uzatıyorlar" diyerek haksız yere ertelenen mahkemeleri ve iki yıldır yaşanan zulümleri değerlendirdi.

"İki yıldır zulmediliyor. Halen de mahkemeler bitmiş değil. Tahliye olduk ama berat etmeyelim diye sürekli mahkemeleri uzatıyorlar. En son mahkemede hâkim dedi ki dün mesai saatinin bitimine 7 dakika kala (16.53 te) yani beşe yedi kala, 2019 yılında Antep'ten ve Malatya'dan birer vatandaş güya benim bir konuşmam ile ilgili şikâyette bulunmuş ama 2020 de olacak olan bu son mahkememe kadar bekletmişler, hatta bir yıl veya bir yıldan da daha fazla bekletmişler. Mahkemeye bir gün ve mesai saatinin bitimine 7 dakika kala bu şikâyet dilekçesini gönderiyorlar ve hâkim ‘incelememiz gerekiyor’ diyerek mahkemeyi uzattı. Yani iki senelik zulüm devam ediyor aslında, arkadaşlarımıza moral olmasın diye, beraat kararı çıkmasın, insanlar; hep yalanmış, iftiraymış bu adamı böyle iki sene hep zulümle yatırmışlar demesinler diye mahkemeyi uzatıyorlar.

Sizlere bu iki sene içerisinde yapılan ilginç bazı şeyler söyleyeyim;

“Bu iki yıllık süreç haksızlıklarla, zulümlerle geçti.”

“30 Ocak'ta operasyon yapıldı. Sabah ezan okunmadan evveldi. Adana emniyetinin normalde bizimle Alparslan Kuytul ve Furkan Vakfı’nın hiçbir terör örgütü ile ilgili ilişkisinin olmadığına dair raporu vardı. Adana TEM (Terörle Mücadele) ve Adana KOM (Kaçakçılık ve Organize Suçlar Müdürlüğü)’un bizimle ilgili böyle raporu var. Emniyet Genel Müdürünün raporu var. Antalya Emniyet Müdürlüğü'nün Antalya TEM, Antalya KOM raporu var. Mersin Emniyeti’nin de raporu var. Buna rağmen bir terör örgütünün hücre evine baskın yapılır gibi sabahın karanlığında evime baskın yaptılar. Halbuki çağırsalar ben giderdim zaten daha evvel de çağırdılar gittim. Terör örgütü ile alakamız olmadığı kendi raporları ile sabit olduğu halde, terör örgütü muamelesi yaptılar.

31 Ocak sabahı Ankara Emniyet Genel Müdürlüğü'ne soruyorlar. Alparslan Kuytul ve Furkan Vakfı’nın terörle ilişkisi var mı? Elinizde ki bilgileri bize gönderir misiniz? Halbuki Emniyet Genel Müdürlüğü’nün daha evvelden raporu var. Adana emniyetinin de raporu var.  Bilmiyormuş gibi yapıyorlar. Neden operasyondan 3 gün önce veya 1 ay önce sormadınız? Çünkü terörle alakamızın olmadığını biliyorlar. Sorarlarsa ‘terörle alakası yoktur’ diyecekler işte o zaman terör örgütü üyesi muamelesi yapamayacaklardı. Şafak operasyonu yapamayacaklardı. Bunun için operasyondan bir gün sonra soruyorlar.”

Bu konuyla ilgili birçok programda açıklamalarda bulundum ama burada şunu söylemek isterim:

“Dosyayı ikiye ayırdılar. Her iki dosyadan da ilk duruşmada tahliye oldum. Bu her iki dosyanın da boş olduğunu gösteriyor. Her iki mahkemeden de ilk duruşmada tahliye oldum. İddianame boş ama tahliye olduğum günün ertesi tekrar tutukladılar. Bilerek evimde yatırmadılar ve hiçbir bilgisi olmayan hakimler tarafından tekrar tutuklama kararı çıkarttılar. Oysa dosyayı bilen, 3 gün süren mahkememizde bizi sabahtan akşama dinleyen ve tahliye veren hakimler vardı.

Dosyayı hiç bilmeyen, bizi hiç görmemiş ve dinlememiş olan yan odadaki hakimler tekrar tutukluyorlar. Rezalete bakın ki yarım saatte 20.000 sayfayı nasıl okudunuz, anladınız ve karar verdiniz? Bizim ifadelerimiz kayıtlarda daha çözümlenmemiş yani yazıya dökülmemişti. Üç günlük ifadelerin yazıya dökülmesi 15 gün sürer. Bizim ifadelerimizi de okumadan nasıl karar verdiniz? Çünkü ‘tekrar tutuklayın talimatı’ geldi.”

Sistemi kurmuşlar;

  1. Bir mahkeme onların istemediği bir karar verirlerse ne yapacaklarının yolunu bulmuşlar. Savcılara, tahliyelere itiraz hakkı verildi. Daha önce savcıların böyle bir hakkı yoktu. Hüküm verildiği zaman tahliye edilir ve savcı tahliyelere itiraz edemezdi.
  2. Kişi beraat etmiş savcı itiraz ediyor. Daha önce savcılar beraat kararına itiraz edemezdi. Savcılara, beraatlara itiraz hakkı da verdiler.

Tam bir rezalet

Devlet istemediği bir karar çıktığı zaman savcıya itiraz hakkı veriyor, savcı da itiraz ediyor. Dosyayı hiç bilmeyen yan odadaki mahkeme, kararı bozuyor. Ne adalet kaldı ne de hakimlerin, savcıların bir saygınlığını bıraktılar. Hâkim de ‘içinden nefret ediyor, lanet okuyor, ben o zaman neyim burada’ diyor. Böyle bir ülke meydana getirdiler. Adalet diye bir şey bırakmadılar.

Adalet Gitti Talimat Geldi. Adalet Gitti Siyaset Geldi.

İki yıldan beri bunlarla boğuşuyoruz. Sürekli mahkeme günü bir sebep buluyorlar ya beni mahkemeye çağırmıyorlar ya mahkeme ile internet bağlantısı kuramıyorlar, yok şu oldu yok bu oldu. Her seferinde çeşitli bahanelerle mahkemeler uzatılıyor. Artık herkes her şeyin farkında. Duymayan, bilmeyen kalmadı.

Allah’tan korktukları için değil de herkes duyduğu için siyaseten bunu yapmazlar diye düşünüyorum. Ama bunların işi hiç belli olmaz, yapabilirler."