“İman ile teknolojinin Savaşı” olarak tarihe geçen, I.Dünya Savaşı’nın seyrini değiştiren ve sadece ülkemizde değil dünyada destan olarak anılan Çanakkale Zaferi, yıllarca ağızlarda söylenecek Çanakkale şiiri ve türkülerine konu olmuştur. Binlerce şehidin verildiği, her saniyesinin dehşetle geçtiği, unutulmaz kahramanlıkların, fedakarlıkların yaşandığı, tarihte bir örneğine çok nadir rastlanacak hadiselerin yaşandığı destan, elbette unutulmayacak ve görüşü ne olursa olsun vicdan sahibi her kalem sahibi tarafından kelimelere dökülecekti. İşte halkımız tarafından en çok beğenilen ve okunan Çanakkale Şiiri: Çanakkale Şehitlerine ve Çanakkale Savaşı hakkında en çok bilinen sevilen türkü Çanakkale türküsü: Çanakkale içinde aynalı çarşı…
İlginizi çekebilir; 18 Mart Çanakkale Zaferi
İçindekiler
Çanakkale Şiiri: Çanakkale Şehitlerine
Çanakkale şiiri olarak bilinen ‘Çanakkale şehitlerine’ İstiklal Şairi Mehmet Akif Ersoy‘un kaleminden dökülen belki de Çanakkale Savaşı’nın önemini, dehşetini ve de mucizeviliğini anlatan en güzel şiiri oluşturuyor.
Çanakkale şiiri, her bir kelimesi ile bizleri adeta savaş alanına götüren, sanki bizzat savaşa katılmış bir kişi tarafından kaleme alınmış dizelerle çok etkileyici ve sürükleyici bir üslupla yazılmış bir şiir... Kalbindeki iman aşkıyla, cephede verilen iman mücadelesini çok iyi tasvir eden Mehmet Akif, ilhamını Hakk’tan aldığını açık bir şekilde göstermektedir. Allah bu ülkenin evlatlarına bir daha Çanakkale şiiri yazdırmasın..
Çanakkale Şehitlerine
Şu boğaz harbi nedir? Var mı ki dünya’da eşi?
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi
- Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya -
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.
Ne hayasızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!
Nerde - gösterdiği vahşetle "bu: bir Avrupalı"
Dedirir- yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi
Varsa gelmiş, açılıp mahpesi, yahud kafesi!
Eski Dünya, yeni Dünya, bütün akvam-ı beşer
Kaynıyor kum gibi, tufan gibi, mahşer mahşer!
Yedi iklimi cihanın duruyor karşında,
Ostralya'yla beraber bakıyorsun: Kanada!
Çehreler başka, lisanlar, deriler rengarenk;
Sade bir hadise var ortada: vahşetler denk.
Kimi Hindu, kimi yamyam, kimi bilmem ne bela..
Hani tauna da züldür bu rezil istila.
Ah, o yirminci asır yok mu, o mahluk-u asil,
Ne kadar gözdesi mevcut ise hakkıyle sefil.
Kustu Mehmetçiğin aylarca durup karşısına,
Döktü karnındaki esrarı hayasızcasına.
Maske yırtılmasa hala bize afetti o yüz..
Medeniyet denilen kahpe, hakikat, yüzsüz!
Sonra mel'undaki tahribe müvekkel esbab,
Öyle müthiş ki: eder her biri bir mülkü harab.
Öteden saikalar parçalıyor afakı;
Beriden zelzeleler kaldırıyor a’makı,
Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin,
Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.
Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam,
Atılan her lağamın yaktığı: yüzlerce adam.
Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer,
O ne müthiş tipidir: savrulur enkaaz-ı beşer..
Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak
Boşanır sırtlara, vadilere sağnak sağnak.
Saçıyor zırha bürünmüş de o namerd eller,
Yıldırım yaylımı tufanlar, alevden seller.
Veriyor yangını durmuş da açık sinelere,
Sürü halinde gezerken sayısız tayyare.
Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler
Kahraman orduyu seyret ki bu tehdide güler.
Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından,
Alınır kal'a mı göğsündeki kat kat iman?
Hangi kuvvet onu, haşa, edecek kahrına ram?
Çünkü te'sis-i ilahi o metin istihkam.
Sarılır indirilir mevki-i müstahkemler,
Beşerin azmini tevkif edemez sun'-u beşer;
Bu göğüslerse Hüda’nin ebedi serhaddi
"O benim sun'-u bediim onu çiğnetme!" dedi.
Asım’ın nesli.. diyordum ya.. nesilmiş gerçek,
İşte çiğnetmedi namusunu, çiğnetmiyecek!
Şüheda göğdesi, bir baksana, dağlar, taşlar..
O, rüku olmasa, dünyada eğilmez başlar.
Yaralanmış temiz alnından uzanmış yatıyor; *
Bir hilal uğruna, ya Rab, ne güneşler batıyor!
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker!
Gökten ecdad inerek öpse o pak alnı değer.
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhid'i..
Bedr'in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi..
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
"Gömelim gel seni tarihe!" desem, sığmazsın.
Herc ü merc ettiğin edvara da yetmez o kitab..
Seni ancak ebediyyetler eder istiab.
"Bu taşındır" diyerek Kabe' yi diksem başına,
Ruhumun vahyini duysam da geçirsem taşına.
Sonra gök kubbeyi alsam da, rida namiyle,
Kanayan lahdine çeksem bütün ecramiyle;
Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan
Yedi kandilli Süreyya'yı uzatsam oradan;
Sen bu avizenin altında, bürünmüş kanına,
Uzanırken, gece mehtabı getirsem yanına,
Türbedarın gibi ta fecre kadar bekletsem;
Gündüzün fecr ile avizeni lebriz etsem;
Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana..
Yine bir şey yapabildim diyemem hatırana.
Sen ki, son ehl-i salibin kırarak savletini,
Şarkın en sevgili Sultanı Salahaddin'i,
Kılıç Arslan gibi iclaline ettin hayran..
Sen ki, İslamı kuşatmış, boğuyorken hüsran,
O demir çemberi göğsünde kırıp parçaladın;
Sen ki, ruhunla beraber gezer ecramı adın;
Sen ki asara gömülsen, taşacaksın.. Heyhat!
Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihat..
Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber
Sana aguşunu açmış duruyor Peygamber...
Mehmet Akif Ersoy- Çanakkale Şehitlerine (1873 - 1936 )
Çanakkale Türküsü: Çanakkale İçinde Aynalı Çarşı
Yaşanan hadiseler verilen mücadele ve sonucu itibariyle destanlaşan zafer, tarihe Çanakkale Zaferi için sadece şiirler değil Çanakkale türküsü olarak türkü de yazdırmıştır. Yıllardır Çanakkale denilince ülkemizde hemen herkesin dudaklarında hafifçe mırıldanılan bu türkü, gerek sözleri gerek tınısı ile bize savaştan bir rüzgar estirmekte, o gün genç yaşta analarından ayrılıp cepheye koşan kınalı kuzuların yüreklerindeki hüznü bizlere hissettirmektedir.
Çanakkale Türküsü Sözleri
Çanakkale içinde aynalı çarşı
Ana ben gidiyom düşmana karşı, off, gençliğim eyvah!
Çanakkale içinde bir ağaç selvi
Kimimiz nişanlı, kimimiz evli, off, gençliğim eyvah!
Çanakkale içinde bir kırık testi
Analar babalar ümidi kesti, off, gençliğim eyvah!
Çanakkale üstünü duman bürüdü
On üçüncü fırka harbe yürüdü, off, gençliğim eyvah!
Çanakkale elinde toplar kuruldu
Vay bizim uşaklar orda vuruldu, off, gençliğim eyvah!
Çanakkale köprüsü dardır geçilmez
Al kan olmuş suları bir tas içilmez, off, gençliğim eyvah!
Çanakkale'den çıktım yan basa basa
Ciğerlerim çürüdü kan kusa kusa, off, gençliğim eyvah!
Çanakkale'den çıktım başım selamet
Anafarta'ya varmadan koptu kıyamet, off, gençliğim eyvah!
Çanakkale içinde vurdular beni
Ölmeden mezara koydular beni, off, gençliğim eyvah!
Çanakkale içinde sıra söğütler
Altında yatıyor aslan yiğitler, off, gençliğim eyvah
İhsan Ozanoğlu
Çanakkale Türküsü Hikayesi Nedir?
Çanakkale türküsü, Çanakkale Savaşını, özellikle de savaşa genç yaşta katılan küçük kahramanların gözünden anlatan Kastamonu yöresine ait türküdür. Her türkü gibi elbette bunun da bir hikayesi vardır.
Bu türkünün aslında savaş sırasında mı, savaştan önce mi yoksa savaştan sonra mı yazıldığı tam bilinmemektedir. Çanakkale Türküsü hakkında bilinen şey, Emrullah Nutku’nun kardeşi olan Seyfullah’ın 29 Eylül 1914 ‘te annesine yazdığı bir mektupta bu türküden bahsetmesidir. Seyfullah savaş öncesinde Çanakkale Lisesinde eğitim gören bir gençtir. Emrullah Nutku, bu mektubu “Çanakkale Şanlı Tarihine Bir Bakış” adlı esrinde yayınlamıştır. Çanakkale türküsü konulu Mektup şu şekildedir:
Sevgili Anneciğim, Canımıza tak diyen iki yıllık gurbet hayatından artık kurtuluyoruz. Sana ve aileme kavuşacağım için seviniyorum.
Mektebimizi alıyorlar, hastane olacakmış, bizi de İstanbul’daki mekteplere dağıtacaklarmış.
Hocalarımızın çoğu da askerlik hizmetine gidiyorlar, büyük sınıflar da gönüllü yazılacaklarmış.
Bugün Türkçe hocamız sınıfa geldi, ama çok kalmadı, bize veda etti.
Bize; “Zamanı gelince cephede yapılacak vatan hizmetinin mektepte yapılan hizmetten kutsi olduğunu” söyledi.
Birkaç günden beri Çanakkale sokaklarından askerler geçiyor.
“Çanakkale içinde Aynalı çarşı, Anne ben gidiyorum düşmana karşı” şarkısını söylüyorlar.
At üstünde zabitler, top arabaları, mekkare ve deve kervanları sokağımızı doldurdu. Harp olacakmış.
İngiliz ve Fransız harp filoları boğazın dışında dolaşıyormuş. Buraları bombardıman edeceklermiş.
Bu bombardımanı görmek isterdim, ama yakında Çanakkale’den ayrılacağız. Ama size kavuşacağım ben.
Beybabamın, sizin ellerinizi öper kardeşlerime selam ederim.
Oğlunuz Seyfulah