08 Mayıs 2020

Kıymetli Halkımız, Değerli Basın Mensupları!

Malumunuz olduğu üzere tüm dünyayı etkileyen küresel salgınla ülke olarak mücadele etmekteyiz. Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de bu salgına karşı bazı koruyucu tedbir kararları alındı.

Koruyucu tedbirler kapsamında ilk olarak 16 Mart 2020 de okullar kapatıldı. Okulların ardından 18 Martta ikinci olarak camiler kapatıldı. Ancak bu süreçte saatlerce yan yana seyahat eden toplu ulaşım yasaklanmadı; halkın yoğun olduğu pazarlar kaldırılmadı, insanların sürekli akın ettikleri AVM’ler kapatılmadı. Ayrıca AVM’lerde alınacak tedbirler firma sahiplerinin inisiyatifine bırakıldı.

Bu nokta önemli: AVM’ler; Bilim Kurulu, Sağlık Bakanlığı veya Hükümet kararıyla yani resmi olarak kapatılmadı; Nisan ayına kadar kademeli olarak kapatma kararını AVM’lerin kendileri aldı.

Değerli Katılımcılar,

Küresel çapta bir salgın için devlet yetkililerinin tedbir alması ve bazı kısıtlamalara gitmesi normal olabilir ancak burada dikkat çeken nokta şudur: AVM’ler kapatılmadan, toplu ulaşım yasaklanmadan, halkın en yoğun olduğu pazarlar kaldırılmadan neden camiler ilk kapatılan yerler oldu?

Biz alınan tedbirlere karşı değiliz. Elbette böyle bir salgına karşı gereken önlemler alınmalı, tedbir kurallarına uyulmalıdır ancak tedbirlerin ilk olarak camilerden başlaması; Cuma ve teravih namazlarının kılınmamasına, camilerin kapısına kilit vurulmasına sebep oldu.

Cuma namazı, Allah’ın Müslümanlara farz kıldığı ve sadece camide kılınabilen toplumsal bir ibadettir. İbadet edilebilmesi için uygun önlemler alınabilir, sosyal mesafeye dikkat edilerek Cuma namazlarına izin verilebilirdi. “Camiler, ferdi namazlar için açık olacak.” denilmesine rağmen bu karara bile uyulmadı. Birçok caminin kapısına cemaat girmesin diye kilit vuruldu, kimi yerlerde de camiye girmek isteyenlere emniyet güçleri engel oldu.   Hâlbuki camiler çok havadar ve geniş alanlardır. Endonezya ve Mısır gibi birçok ülkede yapıldığı gibi şahsi seccadelerle, iki metre aralık bırakılarak, girişte dezenfektan kapısından geçerek, maske takarak, tokalaşma yasaklanarak en azından sadece farz olan Cuma namazı kılınabilirdi. Ama bu önemli farz bir çırpıda atıldı.

Üstelik bunun Ramazan Ayı’na denk gelmesi ve insanların Ramazan Ayı’nın atmosferinden ve teravihlerden yoksun bırakılması bizler için olduğu gibi, gelecek nesiller için de kaygı vericidir. Önceki Ramazanlarda camilerde minareler arasında mahyalar yanar, Ramazan Ayı ve Oruç ile ilgili yazılar yazardı; insanları sahura kaldırmak için davulcular sokak sokak gezerdi. Böylelikle Ramazan Ayı’nın geldiği hissedilirdi.

Sayın Yetkililer,

Camiyi kapattınız, anladık peki camilerin ışıklarını neden söndürdünüz? Kargo şirketleri çalışanlarına tedbir alınmadı da Ramazan davulcularına mı tedbir alındı? 23 Nisan törenlerinde sokağa çıkma yasağı olduğu halde sokağa çıkıldı, 65 yaş üstü milletvekilleri Anıtkabir’deki törene katıldı ve bu törende sosyal mesafe kuralına da maske takma şartına da riayet edilmedi. “11 ayın sultanı” dediğimiz Ramazan Ayı ve bu aya mahsus olan teravih namazları için neden gerekli önlemler almak yerine yasaklama devam ediyor?

AVM’lerin açılması, adliyelerin işlemesi, turizm sektörünün canlanması, berber ve kuaförlerin çalışması, çanta, züccaciye mağazalarının açılması, eğitimin devam etmesi gibi birçok kararlar açıklandığı halde, camilerle, Cuma namazlarıyla ilgili neden en ufak bir açıklama yapma gereği bile duymadınız? Cami ve Cuma namazlarını önemsiz gördüğünüzden mi açıklamadınız yoksa şartların uygun olmadığını mı düşünüyorsunuz? Şartlar her yer için uygun da bir tek camiler için mi uygun değil? Bu farz ibadeti sahipsiz mi sandınız?

Farz olan, ülke tarihinde bu zamana kadar yasaklanmayan Cuma Namazları neden hâlâ kılınamıyor? Gerekli tedbirler alınarak Cuma ve Teravih Namazları kılınamaz mı?

Demek ki bir güç virüs bahanesiyle gelenek ve dini kültürün unutulmasını istiyor. Bu uygulamalar ve çifte standartlar bizlere bunu düşündürüyor.

Kıymetli Kardeşlerim, Değerli Halkımız,

Biz buradan öncelikle Cumhurbaşkanını ve sonra da tedbir kapsamında hiçbir direnç göstermeyen ve hatta Camilere, Cuma namazlarına uygulanan bu yasaklamaları destekleyen Diyanet İşleri Başkanı’nı halkına ve dini değerlere karşı duyarlı olmaya davet ediyoruz. Camilerin açılmasını, tedbirler alınarak Cuma ve Teravih namazlarının kılınmasını istiyoruz.

Tüm dünyada normal hayata dönüşler kapsamında ibadethaneler ve okullar açıldı. Almanya’da bile ilk yapılan uygulama ibadethanelerin açılması olmuştur. Yahudi, Hristiyan ve Müslüman temsilciler Alman hükümetine ibadethanelerin açılması teklifinde bulundular ve Hükümet kabul etti. Ne acıdır ki Almanya’da camiler açık ama Türkiye’de, ülkemizde kapalı.

Bizim bir diğer sitemimiz de camiler kapalı olduğu ve Cuma namazı kılınmadığı halde ses çıkarmayan İslami camiaya, hocalara, kanaat önderlerine, İslami hassasiyeti olan basın mensuplarına, vakıf ve dernekleredir.

Camilerin kapalı olması, Cuma Namazları tedbir alınarak kılınabileceği halde kılınmaması ve Ramazan Ayında teravih namazlarının kılınmaması meselesinde neden suskunlar ve bu konuda duyarlı davranmıyorlar? Bu konuya duyarlı olup tepki gösterenleri tenzih ediyoruz.

Kıymetli Kardeşlerim,

Gün gelecek hayat belki eskisi gibi normale dönecek. Ancak geriye dönüp baktığımızda Müslüman bir ülkenin evlatları olarak dini değerlerimize, kutsalımıza sahip çıkıp çıkmadığımız gerçeğiyle yüzleşeceğiz.

Biz bugün dini hassasiyetlerimize sahip çıkmazsak meydan, sürekli bir takım bahanelerle İslam’a saldıranlara kalacaktır. Bugün virüsü yarın başka bir bahaneyi öne sürerek bizi tüm değerlerimizden koparmaya çalışanlar maalesef iş başındadır.

Biz halkımızı bu gerçeklerin farkına varmaya davet ediyoruz.

Bizleri sabırla dinlediğiniz için hepinize teşekkür ederiz. Allah razı olsun.