İmam Şafii, Şafii Mezhebi kurucusu olup, zekası ve isabetli fetvalarıyla çok kısa sürede etrafındakileri kendisine hayran bırakmıştır. Peki İmam Şafi kimdir? Nasıl muhteşem bir hafızaya ulaşmıştır? İmam Şafii’nin eşsiz hayatını sizler için hazırladık.
İçindekiler
İmam Şafi Kimdir?
İmam Şafi, asıl adı Muhammed bin İdris olup, miladi 767 yılında , (hicri olarak 150 yılında) Gazze’de dünyaya gelmiştir. Daha küçük yaşlarda babasını kaybetmesi üzerine annesiyle Mekke’ye yerleşmiştir. Dedesi Şafii ibni Saip olduğundan ona nispetle “Şafii” olarak bilinir. Zorluklarla geçen hayatına rağmen ilim aşkı hiç dinmemiş, atık kağıt ve kemikleri toplayarak yazı malzemesi olarak kullanmıştır.
İmam Şafi Hayatı
Dört büyük mezhep imamlarımızdan olan İmam Şafii henüz küçük yaşlarda babasını kaybeder. Fakir bir hayat yaşayan annesi, eşinin vefatı üzerine oğluyla beraber Mekke’ye taşınmaya karar verir. İmam Şafii (r.a), ilim tahsil etmeye başladığı bu ilk günleri için şöyle demiştir: “Kur’anı Kerim’i ezberledikten sonra devamlı Kabe’ye gidip, fıkıh ve hadis alimlerinden pek çok istifade ettim. Fakat çok fakir durumdaydık ve bir yaprak kağıt almaya bile imkanımız yoktu. Derslerimi ve öğrendiğim meseleleri yazmakta çok sıkıntı çekerdim.”
Gençlik döneminin ilk yıllarında bütünüyle ilme odaklanmış olup, Mekke’deki Süfyan bin Uyeyne, Müslim bin Halid Ez-Zenci gibi fakih ve muhaddislerden dersler almış, hadis, fıkıh, lügat ve edebiyatta çok ileri dereceye ulaşmıştır.
İlimde üstün bir dereceye ulaşan İmam Şafii Mekke’ye dönünce, Yemen valisi tarafından kadılık görevi verildi. Yemen’de beş yıl boyunca kadılık görevini yerine getirdikten sonra, Bağdat’a doğru yola çıkarak, ilmini arttırmak için, İmam Azam’ın öğrencisi İmam Muhammed’den ders almaya başladı. İmam Şafii, Bağdat’ta İmam Muhammed’den ders aldıktan sonra, Mekke’nin yolunu tuttu. Dokuz yıl boyunca Mekke’de kaldı. Akabinde Bağdat’a geri döndü. Bağdat’taki alimler, İmam Şafi’ye hürmet göstermiş ve ilim talebeleri de ondan feyz almaya gelmişlerdir. Buradaki alimler bile büyük müçtehidin derslerine katılmışlardır. Hanbeli mezhebinin kurucularından Ahmed bin Hanbel de İmam Şafii ye talebe olmuş ve onun ilmi üstünlüğüne hayran kalmıştır. İshak bin Raheveyh gibi İmam Şafii ye emsal olarak gösterilen büyük alimler de ondan ilim tahsil etmiştir. Herkes onun derslerine rağbet gösteriyor ve fetvalarına hayran kalıyordu.
İlim, Zühd, Marifet, Zeka...
İmam Şafi hazretleri derslerinde ve fetvalarında usulü fıkıh ilimlerinden istinbat (kaynaklardan hüküm çıkarma) usulünü uygulamaktaydı. İlim, zühd, marifet, zeka, hafıza ve nesep kriterleri baz alındığında kendi dönemindeki alimlerin en üstünüydü. Daha On üç yaşında iken, Mescidi Haramda: “Bana istediğinizi sorunuz” derdi. Döneminin en büyük alimlerinden olan ve üç yüz bin hadisi şerifi ezbere bilen imam Ahmed bin Hanbel, kendisinden ders almaya gelirdi. Çoğu kimse İmam Ahmed’e:
-“Sen böyle büyük bir alim iken, çocuğun yaşındaki bir genç karşısında nasıl oturuyorsun?” dediklerinde şu cevabı vermiştir:
-“Bizim ezberlediklerimizin manalarını o biliyor. Eğer onu görmeseydim, ilmin kapısında kalacaktım. O, dünyayı aydınlatan bir güneştir, ruhlara gıdadır” derdi.
İmam Şafi’nin “Er-Risale” adlı eseri fıkıh usulünde ilk kaleme alınan usul kitabıdır. Hanefi mezhebinde, usul kaidelerine dair müçtehit imamlar devrinde yazılı herhangi bir eser oluşturulmadığından daha sonra fürudan hareket edilerek usul kaideleri hazırlanmıştır. İmam Şafii ise, Er-Risale’yi isimli ilk usul kitabını kaleme alarak kendisinden sonra gelecek olan Şafi Mezhebi alimlerini bu zahmetten kurtarmıştır. İmam Şafii hazretleri Mısır’da “El-Ümm” (el-umm) isimli fıkıh eseriyle de, mezhep görüşlerini ele almıştır.
Onun en önemli özellikleri; ilmi ve edebi şahsiyetidir. Bunun yanında takvası, olgun kişiliği ve güzel ahlakı da takdire şayan özelliklerindendir. Kendisine Sıffin meselesi ile ilgili, soru sorulması üzerine şu manidar cevabı vermişti: “Ömer b. Abdülaziz’e Sıffın’da ölenler sorulunca o: “Allah’ın elimi bulaşmaktan koruduğu kanlardır’ demişti. Şimdi ben de dilimi bu kana bulaştırmak istemiyorum.”
Muhteşem Bir Hafıza
Çok küçük yaşlarda kendisini ilme veren İmam Şafii, Kuran-ı Kerim’i yedi yaşlarında ezberler. On yaşında İmam Malik’in ‘El-Muvatta’ isimli hadis kitabını dokuz gün gibi kısa sürede hıfzeder. On beş yaşına ulaştığında ise fetva verebilecek dereceye yükselir. Tahsilinde en önemli safha, İmam Malik hazretlerine talebe olmasıyla başlamıştır. Mekke’den Medine’ye gidip, İmam Malik’den ders almasını ise şöyle anlatır:
-“İlk zamanlar Mekke’de, Müslim bin Halid’den fıkıh öğrendim. O sırada Medine’de bulunan Malik bin Enes’in büyüklüğünü ve Müslümanların imamı olduğunu işittim. Kalbime geldi ki onun yanına gideyim, talebesi olayım. Sonra onun meşhur eseri olan Muvatta’nın bir nüshasını, Mekke’de birinden tekrar geri vermek üzere alıp dokuz günde ezberledim. Mekke valisine giderek, birini Medine valisine birisini de Malik bin Enes’e vermek üzere iki mektup aldım ve Medine’ye gittim. Medine’ye varınca, Medine valisine gidip ona ait olan mektubu verdim ve Medine valisi ile birlikte İmam Malik’in yanına gittik, İmam Malik dışarı çıktı. Uzun boylu ve gayet heybetli bir görünüşü vardı. Medine valisi, Mekke valisinin gönderdiği mektubu imama takdim etti. Mektupta “Muhammed bin İdris, annesi tarafından şerefli bir kimsedir. Ve hali şöyle şöyledir...” diye yazılı olan kısmı okuyunca:
-“Subhanallah! Rasulullah’ın ilmi şöyle mi oldu ki, mektup ile yazılıp, sorulup, talep olunur” dedi. Ben de durumumu ve ilim öğrenmek istediğimi anlattım. Sözlerimi dinledikten sonra bana baktı.
-“Adın nedir” dedi.
-“Muhammed” dedim.
-“Ey Muhammed, ilerde büyük bir şanın olacak, Allahu Teala senin kalbine bir nur vermiştir. Onu masiyetle söndürme! Yarın birisi ile gel, sana Muvatta’yı okusun” buyurdu. Ben de:
-“Onu ezberledim, ezberden okurum” dedim.
Ertesi gün İmam Malik’e gelip okumaya başladım. Her ne zaman, imamı üzme korkusundan okumayı bırakmak istesem, benim güzel okumam onu hayretler içerisinde bırakır, “Ey genç biraz daha oku” derdi. Kısa zamanda Muvatta’yı bitirdim.”
Dilbilimci
Arapça’nın inceliklerini ve edebiyatını daha iyi öğrenebilmek adına Beni Huzeyl kabilesinde gitti. Kuran’ın tam anlamıyla anlaşılması için Arapça’nın tüm inceliklerine ihtiyaç olduğunu ifade eden İmam Şafii’nin Arapçaya hakimiyeti birçok dilbilimci tarafından kabul edilmiştir.
Fıkıhtaki Başarısı
İmam Şafii, sahabe, tabiin ve kendinden önceki fıkıh bilginlerinden intikal eden fıkıh servetini hazır bulmuş, İmam Malik'ten aldığı Medine fıkhı ile İmam Muhammed aracılığı ile aldığı Irak fıkhını birleştirici bir yol izlemiştir. Kendi yetiştiği çevre olan Mekke fıkhını da iyi bildiği için, fıkıhtaki bu sağlam alt yapı sebebiyle, fıkhın genel metotlarını belirleme yeteneğini kazanmış ve bunun sonucunda fıkıh usulünü tedvin ederek bir ilk gerçekleştirmiştir. İmam Ahmed bin Hanbel, onun hakkında; “Şafi, Allah'ın kitabı ve Resulünün sünneti konusunda insanların en fakihi idi” demiştir.” (Vehbe Züheyli, Fıkhul-İslami: I, 36,37)
Etkileyici Tefsirleri
Öğrencileri onun hakkında: “Şafii hazretleri bir ayeti tefsir etmeye başlayınca, sanki o ayetin indirilişini görmüş gibi büyük bir vukufla konuşurdu” derler. Bir defasında ders verirken on defa ayağa kalktı. Sebebini sorduklarında buyurdu:
-“Seyyidlerden bir çocuk kapının önünde oynuyor. Kapının önüne gelip kendisini gördüğüm zaman ona hürmeten ayağa kalkıyorum. Rasulullah’ın torunu ayakta dururken oturmak reva değildir.”
İmam Şafi Vefatı
İmam Şafi, Allah’ın davası uğruna tükettiği hayatının son anlarını, Kur’an-ı Kerim’i dinleyerek geçirdi. Hayatının sonuna kadar Kur’an ve Sünnet’e bağlı kalmış, ümmete ışık tutacak kaideleri ilahi nur ile desteklemiştir. Ömrünün her anını İslam’a hizmet etmekle geçiren büyük alim, artık ölüm sekeratını yaşamaktaydı. Son dakikalarını yaşamakta iken İmamın halini sormaları üzerine, İmam hazretleri şöyle cevap vermiştir. “Dünyadan göçüyorum, artık ondan ayrılıyorum. Ümit şerbetini içiyorum ve Kerim olan Rabbime gidiyorum” diyerek gözlerini hayata yumdu. Çok önemli talebeler yetiştiren İmam Şafii 820 yılında Mısır’da vefat eder ve Karafe’de Beni Abdülhakem Mezarlığı’na defnedilir. Dünya kıymetli bir zatı ahiret yolculuğuna uğurladı, lakin İmam Şafi arkasında kendisini çağlara tanıtan kıymetli talebeler, önemli eserler ve halis bir ömür bıraktı. Allah kendisinden razı olsun.
İmam Şafi Eserleri
1) El-Ümm: Fıkıh ilmine dair olup, imam-ı Şafii’nin ictihad ederek bildirdiği meseleleri ihtiva eden bir eseridir. Yedi cilt olarak basılmıştır.
2) Kitab-üs-Sünen vel-Müsned: Hadis ilmine dairdir.
3) Er-Risale fil-Usul: Usul-i fıkha dairdir. Usul-i fıkhın kitap halinde yazıldığı ilk eserdir.
4) El-Mebsut
5) Ahkam-ül-Kur’an
6) İhtilaf-ül-Hadis
7) Müsned-üş-Şafii
8) El-Mevâris
9) El-Emali el-Kübra
10) El-Emali es-Sagir
11) Edeb-ül-Kadi
12) Fedail-i Kureyş
13) El-Eşribe
14) Es-Sebku ve’r-Remyü
15) İsbat-ün-Nübüvve ve Reddi alel-Berahime
İmam Şafi Sözleri ve Öğütleri
“Kur’an öğrenenin saygınlığı artar, fıkıhla meşgul olanın değeri yükselir, hadis yazanın delilleri kuvvetlenir, dil üzerine yoğunlaşanın tabiatı incelir, matematiğe yoğunlaşanın muhakemesi güçlenir, kendini korumayana ise ilmi fayda etmez”
“İlim, ezber edilen şey değil, ezber edilen şeyden temin edilen faydadır.”
“Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) ve Asbabı’nın yolunda olmayanı havada uçar görsem, yine doğruluğunu kabul etmem.”
“Hiçbir vakit yoktur ki, ilim mütalaası, hüzün ve kederi yok etmesin, ilmi mütalaa, kalbin en ince ve en gizli noktalarını harekete geçirir, insanda yüce duygular uyandırır.”
“İlmi sevmeyende hayır yoktur. Böyle kimselerle dostluk ve bağlılığını kes. Çünkü, ilim kalplerin hayatı, gözlerin aydınlığıdır.”
"Allahu tealayı bilen necat (kurtuluş) bulur. Dininde titizlik gösteren, kötülüklerden kurtulur. Nefsini ıslah eden saadete kavuşur.”
“İnsanları tamamen razı ve memnun etmek çok zordur. Bir kimsenin bütün insanları kendinden hoşnut etmesi mümkün değildir. Bunun için kul, daima Rabbini razı ve memnun etmeye bakmalı, ihlas sahibi olmalıdır.”
“İlim öğrenmek, nafile ibadetten üstündür.”
“Haksız sözleri tasdik eden, dalkavuk ve iki yüzlüdür.”
“İlim öğrenmek için üç şart vardır: Hocanın maharetli, talebenin zeki olması ve uzun zaman.”
“Senden görüşünü istemeyene, görüşünü verme. Çünkü böyle yaparsan, övülmediğin gibi, görüşün de o kimseye fayda vermez.”
İmam Şafii Şiirleri
BIRAK ARZULARINI
Aklın karışırsa iki konuda
Yorarsa seni zihnin
Doğru olanı mı
Yoksa arzuyu mu seçeceksin
Bırak arzularını
Zira arzu edilen şeyler
Nefisleri ayıplanacakları yere sevk eder. (1)
* Bu şiir bazı kaynaklarda Ali b. Ebi Talib’e de nispet edilir.
YAKIN
Gün gelir yalnız kalırsan
De, bir gözetleyen var üzerimde
Hiçbir şey gizli kalmaz, O’na her şey aşikar
Bir an bile habersiz kalır Allah zannetme
Vallahi öyle bir gaflete daldık ki
Yetişti bize günahlar, günahların üstüne
Keşke Allah bağışlasa geçmişi
Mağfiret dileyebilsek, tövbeyi nasip etse
Görmüyor musun bugün hızla geçmekte
Yarın bakabilenlere çok yakın görünmekte (2)
HAYRET EDİYORUM
Hayret ediyorum; Nasıl isyan edilir Allah’a
Bile bile nasıl yüz çevirir münkirler O’ndan.
Halbuki Allah’a şahitler vardır, sonsuza dek
Her hareketten ve her sükûndan
Bir belgesi görünür O’nun her şeyde
O belgeler delildir vahdaniyete.(3)
DUA
Duayla alay eder, onu küçümser misin
Dua nelere kadir, nereden bileceksin
Gecenin okları hedefi şaşmaz ama
Zamanı vardır
Ulaşır yerine saati dolduğunda
Rabbim istemezse tutar okları
Kaderin hükmü varsa, açar yolları. (4)
KADER
İstediğin olur, istemesem de istediğim olmaz,
Sen istemezsen
Kulları yarattın ilmine göre
O ilimde koşar, genç yaşlı ile
Kimisi bedbahttır, kimisi mutlu
Kimisi güzeldir, kimisi çirkin
Kimini yalnız bırakır, lütfedersin kimine
Kimine yardım eder, kimini bırakırsın
Kendi hâline. (5)
ERKEĞİN SÜSÜ
Elbisen güzel olsun elinden geldiğince
Erkeklerin süsüdür güzel elbise
İnsanlar, izzet ve ikram görür onunla.
Tevazu olsun diye kaba giyinmekten vazgeç
Saklayıp gizlediğin meçhul değildir
Allah’a O’ndan korkup haramdan sakınırsan
Yeni elbisenin zararı olmaz sana.
Eski elbisen ise yüceltmez seni Allah katında
Sen günahkâr bir kul oldukça. (6)
ÇIKIŞ YOLU YAKIN
Güzel bir sabırla açılır çıkış yolu,
Allah’ın işlerinde gözettiği kimseler
Görür kurtulduğunu.
Dokunmaz hiçbir eza, Allah’ı tasdik edene
O’ndan kim ümit ederse
Allah, ümit ettiği yerde. (7)
AŞK
Yakut El-Hamevi anlatıyor: Bir adam İmam Şafii’nin yanına gelip kâğıda yazılı şu beyiti gösterdi:
Mekke müftüsüne sor Haşimoğulları’ndan
Aşkı kavurursa ne yapar insan?
İmam Şafii bu satırların altına şu beyiti yazdı:
Sevgisini tedavi eder, sonra aşkını gizler
Boyun eğip kadere olanlara sabreder.
Kâğıdı getiren adam yazılanları alıp götürdü. Daha sonra kâğıdı yeniden getirdi. Kağıtta bu kez şunlar yazılıydı:
Sevgisini nasıl tedavi edebilir ki
Tutkusu genci öldürmektedir
Her gün yudum yudum
Kederi içmektedir.
Bunun üzerine Şafii şu cevabı yazar:
Eğer sabretmezse başına gelenlere
Onu ancak ölüm kurtarabilir. (8)
Kaynaklar:
(1)-Bahauddin Muhammed el-Hemedânî, el-Mihlât, s. 132.
(2)-Fahreddin er-Râzi, Menâkıbu’ş-Şâfıî, s. 111-112 / Esnevî, Tabakâtu’ş-Şâfıîyeti’l-Kubrâ, S. 14 / Beyhakî, Menâkıbu’ş-Şâfıî, c.2, s. 118
(3)- el-Beyhakî, Menâkıbu’ş-Şafiî, c.2, s.109.
(4)- Şihabuddîn Muhammed el-Ebşîhî, el-Müstetraffi Külli Fennin Müstezraf, c.l, s. 236
(5)-İbn Kesîr, el-Bidâye ve’n-Nihâye, c.10, s. 254 / es-Subkî, Tabakâtu’ş-Şâfiîyye, c.l, s. 156
(6)-Semîru’l-Mu ‘minin, s. 160.
(7)-Muhammed Abdurrahim, Divânu’ş-Şâfiî, s. 174.
(8)-Yakut el-Hamevî, Mu’cemu’l-Udebâ, c.17, s.306-307.
Diğer öncü şahsiyetlerin, alimlerin ve yazarların hayatını okumak için tıklayınız.