Şeyh Said, 1865 yılında Elazığ'da doğdu. Palu, Diyarbakır ve Muş bölgelerinde medrese öğrenimi gördü. I. Dünya Savaşı sırasında Rusya'nın Doğu Anadolu'yu işgal etmesi üzerine Piran'a taşındı. Daha sonra Hınıs Kolhisar'a yerleşti. 29 Haziran 1925 tarihinde Diyarbakır'da İstiklal Mahkemelerince idam edildi.
Hayatını Feda Ettiği Mücadelesi
Şeyh Said, Kurtuluş Savaşı’nda Allah’ın açık yardımından sonra Rablerinin hükümlerine sırtını dönenlerin ve kendileriyle savaştıklarının kanunlarına tâbi olanların dayatmalarına kıyam ediyordu.
Ülkenin hızla İslam'dan ve Kur'an'ın hükümlerinden uzaklaşmasına dayanamayarak, yapılan gayrı İslami yeniliklere tepki gösterdi, hayatını bu mücadeleye adadı. Allah'ın kanunlarının terk edilip, İtalya, Almanya, Avustralya gibi ülkelerden kanunlar getirilmesinden, kılık kıyafetlerin değiştirilmesine kadar birçok hususta mücadele verdi.
Mücadelesiyle dikkat çeken Şeyh Said, İstiklal Mahkemelerince idama mahkum edildi.
Mahkemedeki savunmasında şu açıklamalarda bulunmuştur : "Kıyamımızın [direnişimizin] sebebi şeriat meselesi… Hükümet şeriatın bir kısmını kaldırdı. Bunun iadesine sebep olursak sevaba nail olurduk diyordum… "Kıyamı kalbimde tasavvur ediyordum, fakat muharebe (savaş) suretiyle değil, risale (broşür) yazıp şeriat-ı ahkâmı tasrih ederek (açıkça belirterek) kanunları da şeriata mutabık (uygun) bir şekilde talep etmek istedik, Meclis-i Mebusan’a (Türkiye Büyük Millet Meclisi) göndermek istedik. Meclis’in büyük bir kısmı dindardır, isteklerimizi kabul ederler, medreseleri açarlar dedik…"
Şeyh Said’in Mezarı ve Son Sözleri
29 Haziran 1925 tarihinde Şark İstiklal Mahkemesi tarafından Diyarbakır Dağkapı Meydanı'nda asılan Şeyh Said, idam sehpasında iken son isteği sorulduğunda, kağıt kalem isteyerek kağıda Arapça olarak "Benim bu değersiz dallarda asılmama pervam yoktur. Muhakkak ki mücadelem Allah ve din içindir." şeklinde bir yazı yazdı. Kelime-i Şehadet getirdikten sonra da idam edildi. Mezarı'nın nerede olduğu halen bilinmemektedir.