Terbiyeli Olmak
Dînimizin beğendiği ve emir ettiği güzel huylardan biri de edepli, terbiyeli olmaktır. Edep, söz dinlemek, haddini bilmek demektir.
Edep olmayınca ilim yalnız başına maksada ulaştıramaz. Yunus Emre der ki:
İlim meclislerinde aradım, kıldım talep,
İlim geride kaldı ille edep ille edep.
Bir babanın evlâdına bırakacağı en hayırlı miras, edeptir. Edebi öğrenmek ve her zaman edepli olmak lâzımdır. Nelerin edep olduğunu bilmiyen kimse, edepte kusur eder. Meselâ, bir büyüğümüzü ziyarete gidince, bize (Baş köşeye otur) dese, biz de edebimizden, hürmet ettiğimizden dolayı (Şurası daha iyidir) diyerek gösterilen yere oturmasak, yaptığımız hareket edep gibi görünse de, söz dinlememek olduğundan kötüdür. Büyüklerimiz, "Emrin edepden önce geldiğini" bildirmişlerdir. Onun için en güzel edep, söz dinlemektir. Aklımıza uygun gelmese de büyüklerimizin sözlerini dinlememiz lâzımdır.
Büyüklerimiz, öğretmenlerimiz, âmirlerimiz bizlere bir şey söyledikleri zaman hemen "Peki efendim" demeliyiz.
Yapılması istenen şeyi uygun görmüyorsak veya yapılmasını mahzurlu buluyorsak yine de, (Peki mi diyelim (?) gibi bir düşünce hatırımıza gelebilir. Evet, yine "Peki" demelidir. Eğer, o anda peki demeyip hemen o işin mahzurlarını anlatmaya kalkarsak,edebe aykırı hareket etmiş oluruz. Bir müddet sonra düşüncelerimizi uygun şekilde bildirebiliriz. Bunu da, soru şeklinde söylememiz, danıştığımızı hissettirmemiz lâzımdır. Meselâ (Bildirdiğiniz işi şu şekilde yapsak uygun olur mu efendim!) diyebiliriz. Ancak yine de, eski bildirdiği şekilde yapılması istenirse, bu defa başka mazeretler aramadan söyleneni yapmalıdır.
Yalnız büyüklerimize değil, arkadaşlarımıza, hattâ kendimizden küçüklere de itiraz etmek uygun olmaz. Çünkü itiraz etmek, (Bu işi ben bilirim, sen bunu anlamazsın) demek olur. Düşüncemizde yüzde yüz haklı bile olsak, itiraz etmekle karşımızdakini üzmüş oluruz.