14 Eyl 2019

İki yıla yakın süredir cezaevinde bulunan Alparslan Kuytul Hocaefendi, ailesiyle yapmış olduğu telefon görüşmesinde; Savunma hakkının kutsal olduğunu söylerek 6 Eylül 2019 da yapılan mahkemede SEGBİS bağlantısı ile bağlanıp savunma vermesine değindi.

Aslında yapılan bu operasyonun "Alparslan Kuytul'u Susturma" operasyonu olduğunu gözler önüne serdi. Konferansların iptal edilmesi, İlk duruşmasında tahliye aldığı suç örgütü! kurma ve dolandırıcılık mahkemesinden serbest bırakıldığında, evinin balkonundan sevenlerine seslenirken sirenlerin çalınmasını, 7 hafta ailesi ile telefon görüşmelerini iptal ettiklerini söyleyerek susturma operasyonuna şimdide mahkemede savunma yapma hakkını kısıtlayarak devam ettiklerini belirtti.

Telefon görüşmesinin ilgili kısmı şu şekilde;

Geçenki mahkemede beni konuşturmadılar. “Savunma hakkı kutsaldır” derler ama artık kutsallara da değer verilmez olmuş. Nasıl bir talimatsa, nasıl bir korkuyorsa… Benim konuşmam ne kadar gözlerini korkutmuş, anlayamadım. Önce konferanslarımı iptal ettiler, televizyonları iptal ettiler. En son burada 7 hafta telefonu iptal ettiler. Tahliye olduğumda siren sesi ile konuşmamı kestiler. Şimdi de mahkemede de konuşturmuyorlar. Eğer idareciler adaletli olurlarsa düşünce insanlarını susturmak zorunda kalmazlar. Konuşanları cezalandıran iktidarlar cesaretsiz ve şahsiyetsiz bir halk tasarlamışlar demektir.

Aslında herkesi susturana kadar nefislerini sustursalar herkesi susturmaktan kurtulurlar. İstedikleri kadar susturmaya çalışsınlar, zulmetmek kolay zulmedilenleri susturmak zordur. Maalesef Ortadoğu’nun birçok ülkesinde böyle. Diktatörlüklerde hukukun en çok çiğnendiği yerler mahkemelerdir. Yani mahkemeler adaletin gerçekleşeceği yerler olması gerektiği halde hakkın-hukukun çiğnendiği yerler haline gelmiş durumda. Savunma hakkı kutsaldır. Mahkemede bile konuşmayacaksam o zaman nerede konuşacağım?

Bir kere zaten normalde adaletin olduğu ülkede insanlar suçu ispat edilinceye kadar suçsuz; adaletin olmadığı ülkede ise insanlar suçsuzluğunu ispat edinceye kadar suçludur. Halbuki demek ki aslında olması gereken şey önce suç ispat edilmiş olmalı ondan sonra insanlar tutuklanmalı ama adaletin olmadığı ülkelerde suç olmadığı halde insanlar tutuklanıyor ondan sonra, “sen kendi suçsuzluğunu ispat” deniyor. Bırak ispat edeyim, onu da bırakmıyorlar “Daha evvel konuştun”, “Bu kadar yeter”, “Artık konuşma” diyorlar. Halbuki sen 18 bin sayfa dosya hazırlamışsın. 120 sayfa iddianame, onlarca sayfa tanık ifadeleri, binlerce sayfa sanık ifadeleri… Elbette ki bu kadar mesele varsa tabi ki konuşacak mesele de çok, dolayısıyla da bana saatlerce zaman vermeniz lazım. Bu kadar iddiada bulunun, hiçbir delile dayanmadan iftiralar atın ondan sonra da “yarım saatte hepsini bitir” deyin. “Daha evvelki duruşmalarda konuştun artık konuşmana gerek yok” deyin. Böyle bir şey olabilir mi? Adaletin olduğu ülkede savcılar suçu ispat eder, adaletin olmadığı ülkede sanıklar suçsuzluğunu ispat eder. Zaten adalet yok, bırakın o zaman suçsuzluğumu ispat edeyim. Savcılar suçu ispat edemediler bari bırakın ben suçsuzluğumu ispat edeyim. Ona da izin vermiyorlar artık, “suçsuzluğunu da ispat etme, konuşma” diyorlar.

Ses Kaydının Tamamını Dinlemek İçin;

https://furkanvakfi.org/cezaevi-telefon-gorusmeleri-54-13-eylul-2019.html