04 Oca 2015
Güncelleme Tarihi: 13 Şub 2021 13:44:34

2021 yılı Recep Ayı 13 Şubat Cumartesi günü başlayacaktır. Müslümanlar için rahmeti ve bereketi bol olan Recep ayı, Ramazan ayına da bir hazırlık aşamasıdır.

Recep ayı üç ayların başlangıcı olup rahmet aylarına girişin, Şaban’a hayırlarla ulaşmanın ve Ramazan-ı Şerif’de kazanılacak olan affın ve mağfiretin ilk aşamalarıdır. “Receb” kelimesi Arapça bir kelimedir ve saygı duyulan, tazim gösterilen manalarına gelir.

Hicri ayların yedincisi ve Ramazan’ın da iki ay öncesi olan Recep ayı, savaşın yasaklandığı haram aylardandır. Tevbe edenlere rahmet edildiği ve amel edenlerin amellerinin kabulünden dolayı bu aya ‘esam’ da denir. Recep ayı önemi anlaşılması için rivayetler incelenmelidir. Merak edenler için Kur’an-ı Kerim’de “receb” kelimesi tam olarak geçmiyor fakat çeşitli ayetlerde haram aylardan bahsederek bu aylara saygı gösterilmesi dolaylı olarak emredilmektedir.[1]

Ey iman edenler, Allah'ın şiarlarına, haram olan ay'a, kurbanlık hayvanlara, (onlardaki) gerdanlıklara ve Rablerinden bir fazl ve hoşnutluk isteyerek Beyt-i Haram'a gelenlere sakın saygısızlık etmeyin. İhramdan çıktınız mı artık avlanabilirsiniz. Sizi Mescid-i Haram'dan alıkoyduklarından dolayı bir topluluğa olan kininiz, sakın sizi haddi aşmaya sürüklemesin. İyilik ve takva konusunda yardımlaşın, günah ve haddi aşmada yardımlaşmayın ve Allah'tan korkup-sakının. Gerçekten Allah (ceza ile) sonuçlandırması pek şiddetli olandır.”[2] Rasulullah ise (sav) haram ayları ZilkadeZilhicceMuharrem ve Recep olarak açıklamıştır. Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) bu ayların haram olduğunu Veda Haccında özel olarak vurgulamış ve Veda hutbesinde şöyle buyurmuştur: 

-“Zaman döndü dolaştı, Allah’ın gökleri ve yeri yarattığı andaki (değiştirilmemiş, asıl) durumuna geldi. Sene 12 aydır, içlerinden dördü haram aylardır. Bunların üçü art arda gelir: Zilka‘de, Zilhicce, Muharrem. Recep ise tektir.”[3] Recep ayının fazileti ise Rasulullah (sav)’a Recep ayına neden “Recep” isminin verildiğini açıkladığı Enes b. Mâlik’in şu rivayetinde yer alır:

-”Çünkü onda Ramazan ve Şâban ayı için (hazırlık olarak) çok hayır yapılır.”[4] Recep ayı ibadeti olarak adlandırabileceğimiz belli ibadetler olmasa da çok hayırlar yapabileceğimiz bir kapıdan içeriye adım atmanın adıdır Recep ayı … Ve bu kapı yani üç aylara ilk adım atışımız olan Recep ayı elbette saygı duyulan, tazim gösterilmesi gereken, kullukta hassasiyetin daha çok ön plana çıkarılmasının gerektiği bir kapı olarak karşımızda duruyor…

2021 Yılı Recep Ayı Ne Zaman?

2021 Yılı Recep ayı ne zaman başlıyor? Merak edenler için içinde çokça hayırların barındığı Recep ayı 13 Şubat Cumartesi günü başlayacak ve 12 Mayıs tarihinde de sona erecektir. Bu yıl Recep ayı içinde yer alan Regaib Kandili 18 Şubat Perşembe, Miraç Kandili ise 10 Mart Çarşamba gününe rastlamaktadır.

Recep Ayı Önemi Nedir?

Recep ayının önemini Allah Rasulü (sav)’nün Ümmet-i Muhammed’e tanıtmasıyla biliyoruz ki Allah’ın ayı olan Recep ayı müminlerin yapacağı hayırların sevabının ikiye katlandığı aydır. Mübarek Şaban’a ve mübarek Ramazan-ı Şerif’e ulaşmanın ve bu ayları en verimli şekilde geçirebilmesi için ön hazırlığın yapıldığı bir aydır. İnsanlar Recep ayında Allah’ın emirlerine hürmet edip kan akıtmıyorlar, savaşmıyorlar, pisliklerden ve kötülüklerden kendilerini alıkoymaya çalışıyorlardı. Beraat Şaban ayı içerisinde yer alır ve Ramazan ayındaki risaletin girişi, mukaddimesi olan Şaban ayı da faziletlidir. Ramazan ayı ise bağışlanma ve mağfiret ayı olduğu için ümmetin kurtuluşunu ifade eden adeta bir af mevsimidir...

Sahabeden Muhammed bin Mesleme’nin (r.a.) rivayet bir hadiste Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: “Şüphe yok ki Allah’ın, rahmetini bir rüzgâr gibi estirdiği zamanları vardır. O anlarda rahmet kime denk gelirse o kimse ebedi cehennemde olmaz ve ebedi cennetliklerden olur. Öyleyse bu rahmete kavuşmak için gayretinizi arttırın”[5] Allah Rasulü’nün verdiği bu müjdenin hangi anlara, hangi zamanlara rast geldiğini biz yine Rasulullah’ın başka hem sözlü hem pratik hadislerinden öğreniyoruz. Recep ayı önemi Allah Rasulü’nün hayatına bakıldığında daha iyi anlaşılmaktadır.  Onda ayın başlaması ile birlikte farklı bir ruh hali belirirdi. Normal hayatında zaten büyük yer etmiş olan nafile ibadetlerinin Recep ayında fark edilecek biçimde arttığına sahabiler şahit olurlardı. Recep ayında sözlerini hep Ramazan-ı Şerif’in üzerine yoğunlaştırırdı. Çünkü aslında birbirine bağlantılı şekilde Recep ayı önemini Şaban ayından, Şaban ayı ise önemini Ramazan ayından almaktaydı. Mübarek Ramazan ayına erinceye kadar artarak devam eden ibadet hali, artan sevinç ve sevap kazanma arzusu azalmadan yükselirdi.

Bu Aylar Fırsat Ayıdır

Ashab-ı Kiram’dan çok uzak bir çağda yaşayan 21. Yüzyıl Müslümanları da yeterince yoğun olan, dünyevileşme anaforuna karşı bir durup düşünme fırsatı yakalayabilmesi, hayatını bu iklimin, bu mevsimin kokusuyla üzerinde taşıyabilmesi için Rabbimiz her dönemde fırsatlar veriyor. Bir durup düşünme ve direnme vesilesi olarak değerlendirilmesi gereken bu zamanlar, aynı zamanda ümmet bilinciyle, yeryüzünün dört bir yanında acı çeken Ümmet-i Muhammed ile dayanışma adına ortaya koyacağımız çabaların da arttırılmasına katkı sağlamalı, gayretimizi bu yönde de artırmalı. Bu zamanların kıymetini bilmekle ilgili Mevlana Celaleddin Rumî’den şu anekdotu anımsayalım:

“Ömür, yarınlara bağlanan ümitlerle geçip gitmede; gafilcesine kavgalarla, gürültülerle, didinmelerle tükenip durmadadır! Sen aklını başına al da, ömrünü şu içinde bulunduğun bugün say! Bak bakalım, bugünü de ne ile harcıyorsun? Gâh cüzdanını para ile doldurmak kaygısı ile gâh iyi yemek, içmek ile bu aziz ömür geçip gitmede, her nefeste eksilmede… Ölüm, bizi birer birer çekip alıyor; onun heybetinden, korkusundan akıllı insanların bile beti benzi sararıp durmadadır…
Ölüm, yolda durmuş, bekliyor; efendi ise gezip tozma sevdasındadır. Ölüm, kaşla göz arasında; onu hatırlamaktan bile bize daha yakın. Fakat gaflete dalanın aklı nerelere gitmede, bilmem ki...
Teni besleyip şişmanlatmaya bakma. Çünkü o, sonunda toprağa verilecek, mezar kurtlarına yem olacak bir kurbandır! Sen, gönlünü manevî gıdalarla beslemeye bak; yücelere gidecek, şereflenecek olan odur…”
[6]

Regaip Kandili

Regaip gecesi Recep ayının ilk Cuma gecesine denilmektedir. Bu yıl Recep ayı içerisinde yer alan Regaip Kandili 18 Şubat Perşembe gününe rastlamaktadır. Kelime manası olarak Reğaip; herhangi bir şeyi istemek, arzulamak, ona karşı meyletmek ve onu elde etmek için çaba sarf etmek demektir. Allah Rasulü (sav) bu gece ile ilgili şöyle buyurmuştur;

"Beş gece vardır ki onlarda yapılan dualar geriye çevrilmez. Recebin ilk (Cuma) gecesi, Şaban’ın ortasında bulunan gece, Cuma gecesi, Ramazan Bayramı ve Kurban Bayramı geceleridir."[7]

Rasulullah (sav) Recep ayına kavuşunca oruçlarını, Kur’an okumalarını, infaklarını, dualarını ve diğer nafile ibadetlerini artırırdı. Aile ehline ve mescidine bu manevi atmosferi hâkim kılar, sahabesine ve ümmetine ibadete olan düşkünlükte müthiş bir örneklik gösterirdi.

Recep ayının ilk Cuma gecesi olan Regaip gecesinde bolca dua etmek, tevbe ve istiğfarda bulunmak, bu geceyi değerlendirmek adına ibadetlerle doldurmak genel olarak âlimler arasında kabul görmüştür. Regaip gecesini ibadetle geçirmenin sevapları çoktur fakat bu gecede özellikle yapılacak özel bir ibadet ya da kılınacak özel bir namaz veya sayısı belirtilmiş bir zikir sahih kaynaklarda yer almamaktadır.

Miraç Gecesi

Miraç gecesi mübarek üç ayların ilki olan Recep ayının içerisinde bulunan önemli gecelerdendir.  Recep ayının 27. gecesine Miraç gecesi denir. Kısaca Miraç ve Miraç gecesinden bahsedecek olursak;

  • ‘Mirac’ yukarı çıkmak, yükselmek” anlamındaki urûc kökünden türemiş olan mi‘râc kelimesi “yukarı çıkma vasıtası, merdiven” demektir.
  • Allah Rasulü’nün bir gece Mescid-i Haram’dan Mescid-i Aksâ’ya yaptığı yolculuğa “isra”, oradan da Allah’ın huzuruna yükseldiği olaya da “miraç” denilmiştir.
  • İsra ve Miraç hâdisesi Allah Rasulü (sav) ‘nün Medine’ye hicretinden 18 ay önce gerçekleşmiştir.
  • Allah Azze ve Celle, Kur’an-ı Kerim’de buyurduğu üzere: “Bir kısım ayetlerimizi kendisine göstermek için, kulunu bir gece Mescid-i Haram'dan, çevresini bereketlendirdiğimiz Mescid-i Aksa'ya götüren O (Allah) yücedir.” Kudretinin delillerini göstermek için kulu ve Rasul’ü olan Muhammed (sav) ‘e Mescid-i Haram’dan etrafı mübarek kılınan Mescid-i Aksâ’ya geceleyin götürmüştür.
  • Allah Resulü Miraç'tan ümmetine hediyelerle döndü. Rabbimizden hediyeler… Dost meclisinde bizden de bahsedildi demek ki! Âlemlerin Rabbi biz kullarını, Âlemlerin Efendisi de biz ümmetini hiçbir zaman unutmadı… Rabbani hediyelerin başlıcaları şunlardır:
    Bakara suresinin son ayetleri.
    2. Beş vakit namaz.
    3. Ümmet-i Muhammed’ten Allah'a ortak koşmayanların bağışlanacağı müjdesi.
  • Miraç, lafız olarak Kur’an-ı Kerim’de da geçmemektedir fakat Necm suresinin şu ayetleri miraca delil olarak sunulmaktadır: “Arkadaşınız (Muhammed) sapmadı ve batıla inanmadı. O, arzusuna göre de konuşmaz. O (bildirdikleri) vahyedilenden başkası değildir. Çünkü onu güçlü kuvvetli biri (Cebrail) öğretti. Ve üstün yaratılışlı (melek), doğruldu. Kendisi en yüksek ufukta iken. Sonra (Muhammed'e) yaklaştı,(yere doğru) sarktı. O kadar ki (birleştirilmiş) iki yay arası kadar, hatta daha da yakın oldu. Bunun üzerine, kuluna vahyini bildirdi. (Gözleriyle) gördüğünü kalbi yalanlamadı. Onun gördükleri hakkında şimdi kendisi ile tartışacak mısınız? Andolsun onu, önceden bir defa daha görmüştü. Sidretü'l-Münteha'nın yanında. Cennetü'l-Me'va da onun yanındadır. Sidre'yi kaplayan kaplamıştı. Gözü kaymadı ve sınırı aşmadı. Andolsun o,Rabbinin en büyük ayetlerinden bir kısmını gördü.”[8] Bu ayetlerde bir çıkıştan (miraç) değil inişten söz edilmektedir. Yani göğe yükselerek Cebrail'e Allah Rasulü’nün yaklaşmasından değil, Cebrail'in alçalarak Rasulullah’a yaklaşmasından söz edilmektedir. “Bunun üzerine, kuluna vahyini bildirdi” ibaresinden dolayı bu ayet grubu okunduğunda ilk akla gelen, Cebrail değil Allah Azze ve Celle’dir çünkü Allah Rasulü Cebrail'in kulu değildir.
  • Kur'an ve Sünnette Miraç Gecesine Özel İbadet Var mı? Sorusuna verdiği cevapta, Alparslan Kuytul Hocaefendi de bu günlere has ibadetler olmadığını ancak tevbe, istiğfar ve yeni kararlar almakla değerlendirilmesi gerektiğini söylemektedir. 

Recep Ayının Fazileti

Recep ayının fazileti bilhassa ahir zaman ümmeti olan bizler için birer fırsattır. Allah Rasulü (sav) bir hadiste şöyle buyurmuştur: “Beş şey gelmeden önce beş şeyi ganimet bil: İhtiyarlığından önce gençliğini, hastalanmadan önce sıhhatini, fakirliğinden önce zenginliğini, meşguliyetinden önce boş vakitlerini, ölümünden önce de hayatını!”[9] Bu hadis-i şerif bu çağın insanına da zamanın büyük bir nimet ve ikram olduğunu, kıymeti bilinmediğinde ise yerine konulmasının imkânsız olup boşa gideceğini hatırlatır. Müminler için zamanın bilincinde olmak ise onu ebe­di hayat için sermaye yapmayı gerektirir. Fakat bazen bunu unutup sıradan zevklere aldanarak vaktimizi ziyan edebiliyoruz. Bu halden kurtulmak, dirilmek ve kendimize gelmek için bir uyanışa, sarsılmaya ihtiyaç duyuyoruz. Bir yardım eli bulup yanlışlarımızdan dönmeyi, hatalarımıza artık sırt çevirmeyi ve yüzümüzü ilahî rahmet yönüne çevirmeyi arzuluyoruz.

İşte tam da böyle bir başlangıç için, hayırlı kararlar almak için Allah Azze ve Celle bizlere bazı bereketli zamanlar hediye etmiştir. Bu zamanlar, ruhumuzu diriltmek, kulluk şuurumuzu tazelemek, yaratılış gayemizi hatırlamak ve bu istikamette kararlar alarak Âlemlerin Rabbi’ne yönelmek, günahlarımızdan tevbe etmek, dünyadan yakamızı kurtarıp kalplerimizi temizlemek için Allah Azze ve Celle’nin tayin ettiği zamanlar ve aylardır.

Recep ve Şabını Bize Mübarek Kıl

Haram Aylar dediğimiz Zilkade, Zilhicce, Muharrem ve Recep ayları diğer aylara nispetle dinimizde ayrı bir önem ve saygınlığa sahip olduğu, bu aylarda işlenen hayır ve günahlar başka zamanlarda işlenenlerden daha fazla mükâfat ve ceza verileceği noktasında âlimler arasında ittifak vardır. Recep ayı içerisinde alınan her niyet ve karar, verilen her söz, yapılan her ibadet, Rabbimizden istenen her mağfiret için adeta Müslümanlara verilmiş fırsat aylardır diyebiliriz. Rasulullah (sav) Recep ayını çok önemser ve “Ya Rabbi, Recep ve Şaban’ı mübarek kıl ve bizi Ramazan'a eriştir”[10] derdi.  Ebû Saîd el-Hudrî -radıyallahu anh- Rasulullah (sav) ‘ın şöyle buyurduğunu anlatmıştır: Allah katında ayların sayısı on ikidir. Gökleri ve yeri yarattığı günden beri, Allah’ın kitabında bu böyledir. Bu aylardan dört tanesi haram (hürmetli) aylardır. Biri Allah’ın “esam” ayı denilen “Recep”tir... Diğer üç tanesi peşpeşe olup, şunlardır: Zilkade, Zilhicce ve Muharrem...”

Recep Ayı Hakkındaki Hadisler

Recep ayı hakkındaki hadisler şu şekildedir:

  • İbn Abbâs (r.a.) şöyle dedi: “Rasûlullah (sav) Recep ayında bazı yıllarda öyle oruç tutardı ki biz, ‘hiç yemeyecek (ayın her gününde tutacak)’ derdik. (Bazı yıllarda da öyle) yerdi ki biz, hiç tutmayacak’ derdik.”[11]
  • Allah Rasulü (sav) bir başka hadisinde ise daha farklı bir tablo bizlere anlatır: “Şaban’ın ortasındaki geceyi ibadetle ihya ediniz, gündüzünde de oruç tutunuz. Allah Azze ve Celle o akşam güneşin batmasıyla dünya semasında tecelli eder ve fecir doğana kadar, ‘Yok mu benden af isteyen, onu affedeyim. Yok mu benden rızık isteyen, ona rızkını vereyim. Yok mu bir musibete uğrayan, ona afiyet vereyim. Yok mu şöyle, yok mu böyle!’ der.”[12],
  • "Allah'ım! Recep'i ve Şâban'ı hakkımızda hayırlı ve mübarek kıl, bizi Ramazan'a ulaştır."[13] Buyururlardı. 
  • "Haram aylarından bazısını tut, bazısını bırak, haram aylarda tut ve bırak, haram aylarda tut ve bırak."[14]

Bu Ayda Yapılabilecek İbadetler

Recep ayında bolca dua etmek, tevbe ve istiğfarda bulunmak, bu geceyi değerlendirmek adına ibadetlerle süslemek genel olarak âlimler arasında kabul görmüş ve teşvik edilmiştir. Regaip gecesini ibadetle geçirmenin sevapları çoktur fakat bu gecede özellikle yapılacak özel bir ibadet ya da kılınacak özel bir namaz veya sayısı belirtilmiş özel bir zikir sahih kaynaklarda yer bulunmamamaktadır. Bununla birlikte Recep Ayı şu şekilde değerlendililebilir:

  1. Muhasebe: Öncelikle insan ciddi bir muhasebe yapmalı, gerçek hesap gününden önce kendini hesaba çekmeli, çünkü tedavi için teşhis şarttır; hatalarını, yanlışlarını ve eksiklerini tespit etmeli ve yaptığı muhasebenin neticesine göre eksikleri gidermek, tamamlamak, aşırılıkları itidal çizgisine çekmek ve önemliyi ve önemsizden ayırmak için adımlar atmalıdır.
  2. Hedefler belirlenmeli ve bu hedeflere ulaşmak için ciddi gayret içerisine girilmelidir. Şu dünyada hangi başarı, hangi güzel sonuç yok ki ardında tespit, tedavi, bakım, onarım, gayret ve çaba olmasın… Buna öncelikle ruhumuzun ihtiyacı vardır.
  3. Özellikle Allah Azze ve Celle ile irtibatın sağlamlaştırılması için iman hakikatleri üzerinde evvela Tevhid hakikati üzerinde yoğunlaşılmalıdır. İnsan “Lâ ilâhe illallah” deyip Allah’tan başka bütün sahte ilahları reddettiğinde “tüm kâinata Allah Azze ve Celle hükmettiği gibi benim hayatıma da Allah hükmetsin, kâinatta O’ndan başka otorite olmadığı gibi benim hayatımda da O’ndan başka otorite olmasın” demiş olur. Hayatını “Allah’ın dünyasında Allah’ın dediği olmalıdır” şuuruyla yaşamış olur.
  4. Tefekkürde bulunulmalı; Kâinatın ve insanın yaratılışı üzerinde derince düşünmeli ve ben kimim, nereden geldim, nereye gidiyorum, Allah’ın benden istekleri nelerdir? gibi temel meselelerde derin düşüncelere girmeli. Bunun sonucunda insan adı konulmaz bir ufuk genişliği yaşar ve manevi atmosfere girer.
  5. Kur’an-ı Kerim okunmalı, okuyanlar dinlenilmeli, Kelamullah’a olan sevgi, saygı ve bağlılık duyguları yenilenmeli, kuvvetlendirilmeli. Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Kur'ân hüzünle nazil oldu, onu okurken ağlayınız. Ağlayamıyorsanız, ağlar gibi okuyunuz (veya kendinizi ağlamaya zorlayınız).”[15]
  6. Peygamber Efendimiz’e (sav) salât ve selâmlar getirilmeli, O’nun şefaatini ümit etmeli. O’nun en büyük sünneti olan İslam için mücadeleyi hayata geçirmeye çalışmalı.
  7. Ümmet olma şuuru tazelenmeli. Dünyanın çeşitli yerlerinde Müslüman kardeşlerimiz acı ile kıvranırken bu mübarek ayları ümmetimizin birliği için vesile görmeli ve ümmetin bir ferdi olarak üzerime düşen görevler nelerdir? Bunun üzerinde düşünülmelidir.
  8. Kaza namazlarımız varsa bunları kılmalı, yoksa elimiz­den geldiğince nafile ibadet­lere yönelmeliyiz.
  9. Tevbe ve istiğfarda bulunup, nafile ibadetlere ağırlık verilmeli ve namazlarımızı cemaatle kıl­maya özen göstermeliyiz.
  10. Sünnet olan (kesintisiz olmamak şartıyla ara ara) oruçları tutmaya gayret etmeliyiz.

Recep ayı

  Recep Ayı Orucu

Recep ayı orucu olarak bizlere ulaşan bir oruç yoktur. Ancak bu ayda tutulacak orucun ölçüsüne Allah Rasulü’nün hayatına bakarak ulaşabiliyoruz. Rasulullah (sav) yalnızca Şaban ayında diğer aylara nispetle daha fazla oruç tuttuğunu ve bir rivayette de tamamını oruçlu geçirdiğini sahih hadis kaynaklarından biliyoruz.

Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: “İnsanların kıymetini bilemedikleri bu ayda ameller Allah’a arz edilir; ben amellerimin oruçlu iken Allah’a arz edilmesini arzu ediyor ve bu ayda oruç tutuyorum” [16]

Recep ayında oruç tutmakla ilgili rivayetlerin zayıf olması nedeniyle bu orucun hükmü hakkında âlimler farklı görüşler belirtmişlerdir. Bazı âlimler recep ayında oruç tutmayı müstehap kabul ederken bazıları, recep ayına özel bir kutsiyet atfedilmesi ve halkın bunu zorunlu, tam tutmayı (tüm ayı aralıksız tutmayı) bir ibadet olarak algılaması endişesiyle bu ayda oruç tutmayı sakıncalı görmüştür. Bir kısım âlimler de özellikle recep ayının tamamını oruçlu geçirmeyi hoş karşılamamıştır.

Sahih hadis kaynaklarında Resûlullah’ın Recep ve Şaban aylarını birleştirerek aralıksız oruç tuttuğuna, böylece üç ayları oruçlu geçirdiğine dair herhangi bir rivayet mevcut değildir. Fazileti hakkında hadis bulunan ya da belirli zamanlarda tutulması tavsiye edilen nâfile oruçlar arasında üç aylar orucu mevcut değildir. Fakat özellikle Allah Rasulü’nün Şaban ayının çoğunu oruçlu geçirdiğine rastlanmaktadır. Recep ayına dair ise bazı günlerini oruçla geçirdiği rivayet edilmektedir.

[1] Bakara 194, 217;  Mâide 2; Tevbe 5.

[2] Maide / 2

[3] Müslim, Kasâme, Hadis No:1679.

[4] Ebû Muhammed el-Hasen, Fezâilu şehri receb, s.60.

[5] Taberani, Mücemü’l-Vasit, 3/180

[6] Divan-ı Kebir 611

[7] Beyhaki, Sünen, Şuabül-İman, 3/342

[8] Necm / 2-18

[9] Buhârî, Rikak 3; Tirmizî, Zühd 25

[10] Camiü's-sağir, 2/90 Râmuzu'l-Ehâdis, 532.

[11] Buhârî, Savm 53; Müslim, Sıyâm 179, hadis no: 1157; Ebû Dâvud, Savm 55, h. no: 2430

[12] İbnMace, İkâme, 191

[13] Camiü's-sağir, 2/90

[14] Ebu Davut, Savm 54

[15] İbn Mâce, İkametüssalah, 176

[16] Müsned, V, 201; Nesâî, “Ṣavm”, 70